Stratejik Derinlik sözleri ve alıntılarını, Stratejik Derinlik kitap alıntılarını, Stratejik Derinlik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kimlik bunalımı yaşayan ve bunalımı bir kültür buhranı haline dönüştüren toplumlar psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik dalgaların kıskacında bir stratejik açmaz içine düşerler.
Türkiye’nin deniz gücü konusunda sürdüregeldiği zaaf kendisini en çarpıcı şekilde II. Dünya Savaşından sonraki düzenlemelerde göstermiştir. 1944 yılında Oniki Ada’yı terk etmek zorunda kalan Almanların, dönemin Türk hükümetinin bu adaları almasını teklif etmeleri karşısında bu talep için İngilizlerden onay alma yolunu tercih eden hükümetin İngilizlerin reddi karşısında bu adalara karşı kayıtsız kalması, Türkiye’yi Ege’ye çıkamaz hale getiren gaflet zincirinin en önemli halkasıdır.
Çarpıcı bir kıyas ile ortaya koymak gerekirse, şu anda geçerli olan Türkiye-İran sınırının tarihi (1639 Kasr-ı Şirin) bile ABD'nin tarihinden (1774) ve Alman birliğinin sağlanmasından (1871) daha eskidir.
Kimlik bunalımı yaşayan ve bunalımı bir kültür buhranı haline dönüştüren toplumlar psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik dalgaların kıskacında bir stratejik açmaz içine düşerler.
Türkiye bölgede etkin olmak istiyorsa komşuları ile arasında elektronik nitelikli Berlin Duvarı oluşturmak yerine var olan duvarları da aşabilen politikalar üretmelidir. Türkiye'nin yakın komşuları ile olan ilişkilerinin sürekli gergin tutulması da, bu sınırların kâh Kuzey Irak'ta olduğu gibi iç savaşla, kâh İran'la olan ilişkilerde olduğu gibi ideolojik gerekçelerle, kâh Suriye örneğinde olduğu gibi arızî bunalımların kronikleştirilmesi suretiyle istikrarsızlaştırılması da aslında dolaylı olarak Türkiye'yi sınırlarına hapsederek kontrol altında tutmaya yöneliktir. Yapılması gereken, bu korkuları aşarak Türkiye'yi kendi komşuları ile rasyonel ilişkiler kurabilen, sınır ötesi ittifaklarla da bölgesel etkinliğini artırabilen bir konuma getirmektir.
Tarihte edilgen değil etken olmak, tarihi okumak değil yazmak ideal ve iddiasındaki her toplum, önce içinde bulunduğu sabit veriler olan zamanı ve mekanı yeniden yorumlamak zorundadır. Mekan açısından bakıldığında kimi toplumlar sadece belli bir coğrafyaya aittir. Bu toplumların o coğrafyadan diğer mekanlara açılımı sadece istila ve sömürgeleştirme hedefine yöneliktir. Yayıldıkları mekandaki toplumlarla kaynaşma ve birlikte bir coğrafyayı paylaşma idealleri yoktur. Kendi coğrafyaları mutlak merkez, diğer bütün coğrafyalar ise mutlak periferidir. Belli bir dünya görüşünü de yansıtan bu mekan anlayışının en son ve tipik misali başta İngiliz ve Fransız sömürgeciliği olmak üzere Batı yayılmacılığıdır.
Yayı hakkınca gerebilen toplumlar, oku da istediği uzaklığa, istediği zamanlama ile gönderebilen toplumlardır. Ne yayı unutarak oku rastgele sağa sola gönderenler, ne de oku unutarak yayı sürekli sloganik tarzda germekle uğraşanlar uzun dönemli kimlik ve strateji oluşturabilirler. Yapılması gereken şey, yayı Türkiye'nin sınırlarının ötesindeki potansiyeli de kapsayacak çapta ve ölçekte gerebilmek, oku da rasyonel bir stratejik planlama ile iddialı bir ufuk perspektifi arasında uyum sağlayan bir hedefe, aynı anda yöneltebilmektir.
Balkanlarda yıkılan her cami, eksilen her islami müessese, kültürel anlamda yok olan her Osmanlı gelenek unsuru Türkiye'nin bu bölgedeki sınır ötesi etkinliğiden sökülen birer temel taşıdır.
Gittikçe yoğunlaşan bu teknolojik savaş gelecekteki ekonomik, siyasi ve askeri savaşlarında kaderini belirleyecek nitelikler taşımaktadır. ABD'nin birçok büyük cephede sürdürmekte olduğu bu savaş aynı zamanda Amerikan hegemonyasının gelecek yüzyıldaki kaderini de ortaya koyacaktır.
Fernand Braudel “ Medeniyetler Tarihi” başlıklı eserinde coğrafyanın medeniyetlerin oluşumundaki aslı katkısını İslam medeniyeti örneğinde gösterebilmek için “ Haritalar gerçek öyküyü anlatır” diyor. Gerçekten de gerek bireyler , gerek bu bireylerin oluşturduğu toplumlar gerekse daha büyük ölçekli medeniyet birlikteliklerinin dayandığı en asi temel , “medeniyetlerin ben idrakini “oluşturan varlık bilinci ile uyumlu olarak geliştirilen mekan- zaman alıgılanmasıdır.
Laing psikolojik bunalımların kökeninde, kişinin vücudu ile benliği arasında bağın kopuşunun bulunduğunu söylemekte ve bu kopuşun kaçınılmaz bir benlik bölünmesini beraberinde getirdiğini ifade etmektedir. Kendi vücudu ile yabancılaşan kişi zaman içinde kendi şahsi süreklilik unsurlarını da kaybetmekte ve kendini sürekli olarak kendi dışında tanımlanmış bir sahte benlik (false self) ile algılamaya çalışmaktadır. İç benlik (inner self) ile dışa yansıyan benlik (embodied self) arasındaki uçurum açıldıkça bunalımlar artmakta ve kişi hem kendisiyle hem de çevresiyle yaşadığı bir bunalımın labirentinin içine girmektedir.
Türkiye'de yaşanmakta olan çok yönlü bunalımda da iç benlik ile dışa yansıyan benlik arasındaki farklılaşmanın izleri görülmektedir.
Kıtaların ve kıta-eksenli havzaların stratejik açıdan yeni anlamlar kazanması özellikle iki grup ülke için özel bir önem ifade etmektedir. Birinci grup, küresel strateji uygulama kabiliyeti olduğu için birçok kıta-eksenli havzadaki dengeleri aynı anda gözetmek zorunda olan ülkelerden oluşur. Mesela başta ABD ve Almanya olmak üzere Çin, Fransa, İngiltere, Japonya ve Rusya gibi ülkeler aynı anda birçok kıtadaki dengeleri gözeterek küresel ölçekli politika geliştirirler.
Bunlardan kimisi ABD gibi bütün havzaları bütün yönleriyle gözetme zorunluluğu hissederken, kimileri bir alanı, kimileri ise bir havzayı öne alarak politika geliştirirler.
Balkanlarda yıkılan her cami, eksilen her islami müessese, kültürel anlamda yok olan her Osmanlı gelenek unsuru Türkiye'nin bu bölgedeki sınır ötesi etkinliğiden sökülen birer temel taşıdır.