Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Temellerin Duruşması

Ahmet Kabaklı

Öne Çıkan Temellerin Duruşması Gönderileri

Öne Çıkan Temellerin Duruşması kitaplarını, öne çıkan Temellerin Duruşması sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Temellerin Duruşması yazarlarını, öne çıkan Temellerin Duruşması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...Öyleyse bizim yanlışımız nedir? Hata, Tanzimat'tan bugüne kadar Batı kültürlerine hakim değil mahkum bir zihniyet ve tutumla yaklaşmamızdır. Bu davranış eski Türk'ün fethetme üslubu yerine fethedilme ve yutulma felaketini getirmiştir. Yabancı kültürleri kendi kültürümüzde eritmeyi değil bu kültürler içinde erimeye boyun eğmişizdir. Bu sebeple kendimizi küçük görmüş, yere batırmış hatta kendimizden tiksinmişizdir. Eski Türk'teki üstünlük duygusunu yıkarak aşağılık duygusu anaforuna düşmüşüzdür.
Abdülhamid Han
"Edward Grey, siyasi hayatım boyunca hasım olduğum Abdülhamid'in ölümünden sonra; Ne büyük kayıp! Hasmımdı ama onun ölümü ile diplomasi mesleği artık zevkini kaybetti" diye yazan ünlü diplomattır. ( Edward Grey İngiltere dışişleri bakanı)
Sayfa 136
Reklam
Rıza Tevfik in Abdülhamid Han için yazdığı pişmanlık şiiri
.............. Padişah hem zalim, hem deli dedik, İhtilale kıyam etmeli dedik; Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik; Çalıştık fitnenin intibahina. Divane sen degil, meğer bizmişiz, Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz. Sade deli değil edepsizmişiz. Tükürdük ataların kıblegahına. ..................
Sayfa 149
Mehmet Kaplan
"Çünkü bunlar 'züğürt inkılâpları'dır. Çünkü bunu yapanlar, binlerce yıllık bir kültürle oynayarak oyalanıyorlardı."
Sayfa 245 - TEDEV YayınlarıKitabı okudu
Yorumsuz
Bir yabancı yazar, Ankara romanında, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)nin "Büyük Şef"i, Tanrı'ya yahût Hz.İsa'ya benzettiğini yazmaktadır: Çünkü romancı Y.Kadri, Gazi'nin Türkiye ve Ankara'yı "ikinci defa yarattığını" mukaddes kitaplardaki üslûpla anlatmaktadır: "Bu bir "dünyanın ikinci yaratılışı" idi. Bundan dört yıl evvel yüzünü gördüğü, sesini işittiği Yaratıcı (tanrı) aydınlığa "ol" demişti. Aydınlık oluyordu. Suya "ol" demişti, su oluyordu. Suların arasında "levh olsun" demişti. Levh meydana gelmişti. Ve "Tohum verir nebatı ve yeryüzünde tohumu kendisinden olarak, cinsine göre yemiş veren ağaçlar husule gelsin" demişti. Ve o tohumun cinsinden türlü ağaçlar bitmişti."
Özetle Falih Rıfkı
Falih Rıfkı, bu eserinde ve birçok yazısında, şefleri, partileri ve bütün kuruluşları ile komünizm ve faşizmi göklere çıkarmakla kalmaz. Ayni zamanda diktatörlüğün övgüsünü de bol bol yapar hürriyet ve demokrasiye de bol bol söğer çünkü "şefleri" adına konuşan resmi bir yazardır. Maksadı: Türkiye'deki rejime, tek partiye, şeflere, hürriyetsizlik ve haksızlıklara çağdaş bir gerekçe gös- termektir. Hem de, milletimize, "Beterin beteri var. Razı olun! Halinize şükredin" ihtarları yapmaktır. Falih Rıfkı, bu arada 1930'dan sonra,yıllar geçtikçe gemi azıya alan Tek Parti diktası'nın formüllerini ve ilkelerini de izah etmektedir. Çünkü, seyahat intibalarında ve makalelerinde, kendisinden bunlar istenilmektedir. Bu hizmetine karşılık da kendisine (yine Rusya ve İtalya'da olduğu gibi) istediği her şey ve nüfuz sağlanmaktadır. Bir cümlesini, CHP bakanlarından merhum Tahsin Banguoğlu'dan dinlemiştim: 1950'lerde CHP yenilip Demokrat Parti iktidara gelince, bir gün Falih Rıfkı: -Tahsin bey dostum, demişti. Ben ancak keyfimce, refah, lüks içinde ve el üstünde tutulmak için yazarım. Bundan sonra da öyle yazmaya devam edeceğim.
Reklam
418 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Sindirilerek okunması gereken bir kitap... Bir dönem yasaklatılmış olması, içeriğinin tamamen objektif olmasından kaynaklansa gerek. Bu zamana kadar öğrendiğiniz, duyduğunuz, okuduğunuz tabuları yıkacak cinsten ... Bence her Türk genci okumalı ve bazı şeylerin farkına varmalı.
Temellerin Duruşması
Temellerin DuruşmasıAhmet Kabaklı · Türk Edebiyat Vakfı · 2008272 okunma
Çünkü demokrasi ve ilmî düşünce, yalan üzerine kurulamaz.
Sayfa 29
Ne?
Nitekim dine karşı devrimlerin sözcüsü ve "Atatürk'ün yazarı" tavrında olan Falih Rifkı Atay, bu reformların diktacı "felsefesini" şu satırlarla anlatmaktadır: "Atatürk diktatör mü idi? Rejimine bakarsınız, evet. Fakat mizacı, ne de ideali bakımından diktatörlük inançlısı değildi. Milli kurtuluş için şart saydığı inkılâplarının hürriyet içinde yaşayabileceğine güvenseydi, demokratik savaşçılığın zevklerini feda etmeyeceğine şüphe yoktu.. ....Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı. Gerçekte verdiği ilk emir ezan ve namazı Türkçeleştirmesi idi. Muhafazakârların sözcülüğünü yapan İnönü, Atatürk'e yalvarmış, önce ezanı Türkçeleştirelim, sonra namaza sıra gelir, demişti. Arkadan dil ve Kur'an metni meseleleri çıktı; namazın türkçeleşmesi gecikti idi. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu olacağından da şüphe yoktu... "Kemâlizm, aslında büyük ve esaslı bir din reformudur. Tanrı, bir peygambere verdiği şeriatı, ikinci bir peygamberde değiştirmekle (!) hattâ Kur'an'ın bir âyetindeki emrini başka bir âyette kaldırmakla hükümlerin toplum evrimini izlemesi gerektiğini göstermiştir. Fikıh'da buna nesih diyoruz. Muhammed, son peygamber olduğuna göre, O'ndan sonra nesih hakkı(!) insan aklına kalmıştır. Onun için islâm bilginleri, "zamanla hükümlerin değişeceği" içtihadında bulunmuşlardır. Mustafa Kemâl'in yaptığı işte bu nesih hakkını kullanmaktı.
418 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ahmet Kabaklı hocamın en sevdiğim kitabıdır. 2 cildini de okudum. Lakin birinci cilt ve ikinci cilt arasında uslub farkı ile beraber olayların hakikati de biraz değişiyor. Bunun nedeni de birinci cildin bizzatihi hoca tarafından, ikinci cildin ise başka biri tarafından yayına hazırlanmasıdır.. birinci cildi katiyyen okunmasını tavsiye ederim..
Temellerin Duruşması
Temellerin DuruşmasıAhmet Kabaklı · Türk Edebiyat Vakfı · 2008272 okunma
Reklam
Lisanımızdan arabî kelimeleri ihrac etmeliyiz :)
Türkçeye girmiş olan bütün yabancı kökenli sözleri ayıklayıp atmak demek olan "Tasfiyecilik" o noktaya gelmiştir ki... Bu fikri Atatürk'e telkin edenlerin başında gelen Ahmet Cevat Emre bile "Atatürk'ün İnkılap Hedefi ve Tarih Tezi" adlı kitabında (s.35) içine düşülen "dilsiz" durumu şöyle anlatılmaktadır: "Dilin kendiliğinden atamamış olduğu, şimdi uydurulan karşılıkları kullanmak çok güçtü. Meselâ"fedakâr anne baba" yerine "özveren anne baba"... "Nifak soktu" yerine "ayırga soktu"... "Aciz kaldım "yerine" eksin kaldım"... gibi uydurulmuş kelimeleri kullanınca, yazılan şeyler anlaşılmaz olmuştu." A.Cevat Emre: Meselâ "Büyük memur adaletli olmalıdır" yerine "Buyurman tüzemen olmalıdır"... yahut "Rüşvet alan memura acımak halka zulümdür." cümlesinin "Alımsak işyarlara acımak buduna kıyıştır." şeklinde ifade edildiğini yazmaktadır.
...İslamiyetin birliği devam ettiği müddetçe İngiltere, Fransa, Rusya, Hollanda elimde sayılırlar. Çünkü tabiyetlerinde bulunan müslüman memleketlerinde, halifenin bir sözü cihad-ı mukaddes meydana getirmeğe kâfidir ve bu hıristiyanlar için felâket demektir. ...İngiliz idaresinde 85 milyon, Hollanda kolonisinde 30 milyon, Rusya'da 10 milyon vs. cem'an 250 milyon müslüman kurtuluş için Allah'a yalvarmaktadırlar. Onlar Hz. Muhammed'in vekili olan Halifeye ümitlerini bağlamışlardır.
bu nece bi tespittir üstad
Rahmetli Cemil Meriç ve Kemal Tahir'in benzetişleriyle: Biz vaktiyle nasıl yabancı soyların beyin ve kabiliyet sahibi yahut asil ve zengin gençlerini alıp kendi İslâmiyet ve milliyetimizden geçirerek, (Sokullu Mehmet Paşa gibi) kendi soyuna, kültürüne, karşı savaşan liderler, yöneticiler olarak kullanmışsak, Avrupa ve Amerika da bir asırdan beri bizimkileri devşirmiştir.. Batı'nın Yeniçerisi olarak, kültür ve medeniyetimizi, iman ve örfümüzü esir aldırtmıştır.
314 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.