Türkçe basımıyla Tess, orijinal adıyla Tess of the D’Ubervilles, basıldığı dönemde edebiyatçılar tarafından bir rezalet olarak tanımlanmış, tema olarak o dönem eserlerinin biraz dışında kabul edilen bir eserdir. Thomas Hardy edebi yönden her ne kadar karamsar olarak bilinse de bu eserinde karamsarlığı ana karakterimiz olan Tess’i çokça etkilememiş gibi görünüyor. Sanayi devriminden sonra gittikçe güçlenen İngiltere kırsalında geçen bu hikaye dönem eserleri gibi kaderin çarkından geçen ve sonunda bundan dolayı hayıflanan kadını tema etmiyor. Sanırım Thomas Hardy’yi dönem arkadaşlarından ayıran nokta da bu. Ana karakterimiz güzelliği, eğitimi ve zarafeti ile bilinen köylü kızı, fakir Tess Duberfield. Her ne kadar köylü kızlardan daha eğitimli olsa da ailesinin cahilliği bir gün hayatının değişmesine sebep oluyor. Kaderin çarkından kötü deneyimlerle geçen ana karakterimiz ahlanıp vahlanmak, her gün kadersizliğine ağlayıp kendini dertten derde salmak yerine “öldürmeyen acı beni güçlendirir.” diyerek kötü talihine ömürünün sonuna kadar sürecek bir savaş açıyor ve hayatı onu bir oraya bir buraya savuruyor. Bu kadar çile çeken ana karakterin mutlu sonu hakettiğini düşünürüz değil mi? Maalesef bu hikayenin sonunda mutlu son yok. Ama dönem hikayeleri seviyorsanız, klasik kara bahtım kör talihim klişelerinden sıkıldıysanız bu kızımıza bir şans verebilirsiniz.
