Salonların genişliğine göre ben biraz yaklaşıyor, biraz uzaklaşıyordum, önünde duraladığım her yapıta elimden geldiğince yoğunlaşır gibi yapıyordum, onlarla aramda hep birkaç metrelik mesafe bırakıyordum; ve o nedenle -ve çok alçak sesle konuştuklarından, İngiliz müzelerinde çok alçak sesle konuşulur, İspanyol müzelerinde asla- söylediklerinden hiçbirini işitemiyordum.