Yalnızlık Dolambacı

Octavio Paz

En Eski Yalnızlık Dolambacı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yalnızlık Dolambacı sözleri ve alıntılarını, en eski Yalnızlık Dolambacı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Büyük Güçler Değişmektense Savaşı Tercih Ediyor
Isaac Deutscher gibi bazı yazarların inancına göre, yeterli ekonomik bolluk sağlanır sağlanmaz [kapitalist] devlet düzeni, doyumsanamayacak biçimde gerçek toplumcu ve demokratik düzen yönünde değişmeye başlarmış. Bu inancı paylaşıp savunanlar, işte o bolluğun sağlanması sırasında, siyasal ve ekonomik güce sahip çıkan sınıf ve kastların da yaratıldığını unutmuş görünüyorlar. Tarih, toplumsal sınıfların elde ettikleri hak ve çıkarlardan kolay kolay ya da kendi gönüllerince vazgeçemediklerine tanıklık ediyor. Duyumsanmayacak [kadar yavaş] biçimde sosyalizme yöneliş umudu, Stalin ile yandaşlarının dilindeki, «devletin giderek ortadan kalkacağı» kadar inanılmaz bir safsatadır. Kuşkusuz, Sovyet düzeninde bazı yapısal değişiklikler olması her zaman beklenebilir. Çünkü «toplum» dediğimiz, tarihsel varlıktır. «Tarihsel varlığı» değişebilir olma ya da değişmeye yatkın olma anlamında kullanıyorum. Ama bugün için [kapitalist ve sosyalist] düzenlerden her ikisi de değişmemeye ve dış baskılar karşısında ödün vermemeye öylesine kararlı gözüküyorlar ki... Büyük güçlerin değişmeye razı olmaktansa savaşı yeğ tutmaları dünyamıza korku ve dehşet salmaktadır.
Sayfa 203-204
20. Yüzyılda Devrimler, İşçiler, Partiler ve Liderler
XX. yüzyılın tarihi, devrimci önermelerin geçerliğine, özellikle de dünyanın yazgısını işçi sınıfının çizeceği yolundaki görüşe, en hafif deyimiyle, gölge düşürdü. Öte yandan, bu yüzyıldaki tarihsel değişmeleri işçi sınıfının tek başına belirlediğini de artık savunamayız. Çağımızın büyük devrimleri hep geri kalmış ülkelerde oldu. Bu ülkelerdeki
Sayfa 205-208
Reklam
İnsanı Devletin Aracı Saymayan İnsancıl Bir Toplum Umudu
Bizimki kadar yalıtlanıp soyutlanmış başka uluslar olduğunu unuttuk. Biz Meksikalılar Latin Amerika gerçeğine de eğilmek zorundayız. Bu ülkeler şimdi uyanıyor. Onları görmezlikten mi geleceğiz? Birleşik Devletler'de ve Avrupa'dâ birçok adsız dostumuz var. Doğu'daki savaşım, o ya da bu yoldan bizimkine bağlanıyor. Ulusçuluğumuz, eğer kendini yücelten bir ruh hastalığı değilse, dünyada ne olup bittiğini araştırmak zorundadır. Yabancılaşmanın bize özgü olmadığını, dünya halklarının büyük çoğunluğunun da bu sıkıntıyı paylaştığını görmemiz gerekir. Kendimiz olmak için, yaşayan insan varlığının tüm gücüyle dünya tarihinin dondurulmasına karşı çıkmamız gerek. Çeşitli hastalıklara karşı tek bir ilaç ya da reçete olmaması belki de daha iyi. Hiç olmazsa ayık kafayla ve güvenle düşünüp çözüm arayabiliriz. Bu düşüncelerin ereği öteki insanları tedirgin eden sorunlardan hiç ayrı değil! İnsanlığımızı yadsımayacağı gibi onu boş bir soyutlamaya dönüştürmeyecek toplumu ya da kültürü nasıl yaratabiliriz? Tepkilerimizin şiddeti, tarihimizle; iç dünyamızın patlamaları, bizi ezip yozlaştıran güçlerin tepkisiyle başladı. Şimdiyse biz, olupbitenlere bir tepki olarak, yalan dolanla zenginlik tutkusu, şiddet ve iç bölünmeyle yönetilmeyen toplumu yaratmaya çalışıyoruz. İnsanı, Devletin aracı saymayan insancıl bir toplum!
Sayfa 212-213
Yalnızlık nedir?
Kişinin içinde yaşadığı dünyanın kendisine yabancılaşmış olduğunu bilmesi demek olan yalnızlık Meksikalılara özgü bir duygu değildir. Bütün insanlar yaşamlarının en az bir döneminde kendilerini yapayalnız kalmış kişi gibi duyumsarlar. Ve de gerçekten yalnızdırlar. Yaşamak, gizemli bir gelecekte varacağımız yere gitmek için geçmişte bulunduğumuz
Sayfa 215-216
Kadın Erkek Toplumunun Yarattığı Kafeste Tutukludur
Kadın, erkek toplumunun kadınlar için yarattığı imge kafesinde tutukludur. Bu nedenle kadının özgür olabilmesi için o tutukevinden kaçıp kurtulması gerekir. Çoğu âşıklar: «Aşk, sevdiğim kadını değiştirdi, onu değişik bir varlık yaptı» derler ki, doğrudur. Aşk, kadını değiştirir, hem de nasıl! Eğer sevebilecek kadar yürekliyse kadın, dünyanın kadınları tutuklamak için yaptığı kafesi kırar, çıkar ortaya.
Sayfa 219
Toplum Evliliği Kutsar, Aşka Karşı Çıkar
Toplum dediğimiz varlık, aşkın amacını yalnız doğurmak ve çocuk yetiştirmek olan sürekli bir birlik olarak kavramlaştırmakla, aşkın doğasına karşı çıkmış oluyor. Yani aşk ile evliliği özdeşliyoruz. Bu kurala uymayan her davranışı cezaya çarptırıyoruz. Cezanın şiddeti, topluma ve zamana göre değişiyor. Meksika'nın [uygunsuz] kadına verdiği
Sayfa 220-221
Reklam
690 öğeden 671 ile 680 arasındakiler gösteriliyor.