Alev Alatlı'nın en kolay okunan romanı denebilir. 1950'li yıllardan 1967'ye Kıbrıs'ta başlayıp Yunanistan'da biten bir hikaye. Eleni/Naciye'nin "bir ömre kaç acı sığabilir" dedirten öyküsü.. Kıbrıs'ın yakın tarihine Enosis'e EOKA'ya da değinen eserde, okumayı güzelleştiren bir unsur da herkesin kendi yöresinin ağzıyla konuşuyor olması.
“Yumurta da taşın üstüne düşse, taş da yumurtanın üstüne düşse, olan yumurtaya olur.”
Kıbrıs Rum Atasözü ile başlayan Alev Alatlı’nın 1985 basımlı romanı “Yaseminler Tüter Mi Hâlâ?", Eleni Kio Marias isimli bir kızın hayat hikayesine yer verir. Eleni’nin hayatı tüm canlılığı ile okuyucuya sunulurken, italik yazılı vakanüvisler eliyle
Kader... Kadere boyun eğmek mi, mücadele etmek mi?
İki din arasında sıkışmış bir dünya...
Bir insan kaç kişilik hayat yaşar?.. Yaşadığı toprakların kaderini, ait olamamanın bedelini, kokusunu bedeninde taşıya taşıya, masum insanların kendine has güzelliğiyle göğüslemeye çalışan Eleni Naciye... Kader onu oradan oraya sürüklerken herkes haklı bir tek o haksızdı. Boyun eğdi tüm çektiklerine. Hiçbir yere ait olmadı. Kimse ona sormadı ne istediğini zaten o da sorgulamadı. Ağlayarak doğdu ağlayarak öldü kimlik boşluğu yaşayarak.
Alev Alatlı akıcı, yormayan bir kitap kaleme almış. Kitap su gibi akıp gidiyor. Kitapta Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türklerinin hayatları bir kadının yaşamı içinde ele alınıyor.
Dinlenmek isteyen okurlar bir nefes almak için bu kitabı okuyabilir.
İyi okumalar diliyorum herkese... ;)
[İsmi güzel olan kitapları özellikle okuyorum galiba. ;)]