En çok üzerinde durduğu konuysa yapmacık olmayan, yapılmadan yapılan sanattı.
“Okçu en olgun duruma geldiğinde, artık tavşanın boynuzu ve kaplumbağanın tüyüyle ok atabilir. Yay ve ok olmadan tam ortayı vurabilir. İşte o kişi gerçek anlamda ustadır, yapılmadan yapılanın ustasıdır. Yapılmadan yapılanla, hem ustadır hem usta değildir. Bu dönemeçte okçuluk devinmeden devinmeye, dans etmeden dans etmeye, yani Zen’e dönüşür.”