Türkiye'nin Sosyal Tarihi

Zihinsel Savrulma

Celaleddin Vatandaş

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Batılılaşma süreci çoğu zaman tek taraflı yönelişin bir ürünü olarak algılanmaktadır. Hâlbuki Türkiye'yi "batılılaştırmayı" gaye edinmiş kişilerin veya kadroların bu durumları tamamıyla tek taraflı bir yönelişin, iç dünyalarında kendi kendilerine inşa ettikleri melankolik duyguların bir sonucu değildir. Karşılarında megaloman ruh hâli ile kendisini merkeze koyan; kendisinden ve kendisine ait olandan başka her şeyi aşağı, değersiz, basit, geri, ilkel, vahşi, barbar... kabul eden bir batı ve batılı vardır.² Batılının bu megaloman ruh hâli, “bizimkilerin” melankolik ruh hâllerini meşrulaştıran bir referans olarak işlev görmüştür.³ Tamamıyla edilgen bir hâlde, Avrupalı kendisini nasıl görüyor ve tanımlıyorsa "bizimkiler" de Avrupalıyı öyle görmüş ve tanımlamışlardır.⁴ Avrupalı kendisinden olmayanı nasıl nitelemişse "bizimkiler" de kendilerini ve kendilerine ait olanları öyle nitelemişlerdir.⁵
Sayfa 20 - Pınar Yayınları
Sömürge Aracı Olarak Civilisation
Avrupalılar, civilisation anlayışı sayesinde dünyayı sömürmek, sömürülerini meşrulaştırmak için önemli bir gerekçe buldular. En önemli gerekçeleri ötekileri civilisation'un nimetlerinden nasiplendirmekti. Ötekilerin civilisation'a erişmeleri söz konusu değildi. Bu hiçbir zaman tüm muhtevasiyla mümkün olmayacak bir şeydi, fakat en azından civilisation'u görme ve biraz da olsa bazı özelliklerinden faydalanma imkânı elde edebilirlerdi. "Civilisaiton'a eriştirme" söylemi tüm kapıları açın bir maymuncuk işlevi gördü. Avrupalılar bu anahtarı kullanıp dünyayı sömürürlerken, Darwin'in "doğal seçilim" kuramı da bilimsel bir referans olarak yardımlarına yetişti. Doğal seçilim kuramı, zayıfların yok olduğu, güçsüzlerin ezildiği bir dünyayı doğal olarak niteliyordu ve bunu bilimsel olarak çok ikna edici bir şekilde ispatlamıştı. Avrupalılar, evrim kuramından hareketle ötekilerle ilişkilerini bu bilimsel temele oturtmayı ihmal etmediler." Böylelikle üstün ırk söylemi gündemin doruk noktasına ulaştı. Bazı ırkların daha yavaş evrimleştikleri ve bu yüzden geri kaldıkları iddia edildi. Üstün ırk olduklarını savunan Avrupalılar öteki insanları da civilisation'a eriştirmenin kendi sorumlulukları olduğunu ileri sürerek sömürge alanlarını genişlettikçe genişlettiler. 19. yüzyılın ortalarına doğru dünyanın yüzde seksen beşini sömürgeleştirmeyi başardılar.
Sayfa 54 - Pınar Yayınları
Reklam
Marx, modernliğin insanı yüceltiyor görünen yanılsamasına karşılık, gerçekte insanı en temel insani değerlerine bile yabancılaştırdığını; kapitalist üretim ilişkilerinin insanı bir nesne konuma indirgediğini ilk fark edenlerdendi. Kapitalist zihniyet sebebiyle insanların, kendilerine değer katacak şeyleri sahip oldukları eşyalarda arar hâle geldiklerini, böylelikle insanların ellerinin ürününe tapar duruma sürüklendiklerini (meta fetişizmi) ifade etmiştir. Modernliğin mimarlarından olmasına ve modernliğin sosyal ütopyalarından birini kurmanın çabasını yürütmesine karşılık, Marx'in modernliğe yönelik bu eleştirileri oldukça önemlidir.
Sayfa 296 - Pınar Yayınları
- E, nikâh oldunuz mu? - Nikâh olmadık, nikâh olup ne olacak, gene böyle değil mi? Bir zaman ben nikâh istiyordum, amma şimdi istemiyorum! Bunlar, boş şeyler! Günün birinde herif seni bırakırsa yahut bir çocuğunuz olursa? Bir çocuğumuz eksikti! Olursa ne yaparsın? Bizim çocuğumuz olmaz! Ya herif seni bırakırsa? Ah, hani o günler! Dua etsin de ben onu bırakmayayım!.. Onlar bir zamanmış. Ben o zaman işleri bilmiyordum. Şimdi böyle olunca, kocayı ne yapayım? Zinet'in bu bakış açısını Halide de taşımaktadır. Bu da göstermektedir ki toplumdaki ahlaki çözülme, kendini en çok kadın üzerinden hissettirmektedir. İçinde yaşanılan yeni düzenin etkisiyle kadın, artık eskisinden bambaşka bir hayat yaşamaktadır. Kadınların yanı sıra erkekler de söz konusu yozlaşmanın bir parçası hâline gelmişlerdir. Haki Bey, Ayaşlı, Abdülkerim Bey karılarının ya da kızlarının gayrimeşru ilişkilerine ses çıkarmamakta, hatta bu durumu görmezden gelmektedirler. Her yönüyle değişmekte olan toplumda Cumhuriyet'in ilk yıllarına gelindiğinde çok geniş ölçekte bir değişim yaşanmaktadır. Ancak ne var ki bu degişim yozlaşma yönünde bir değişimdir. Yozlaşmanın ismi “Avrupai” olmaktır.
Tanzimat, yaklaşık 150 yıldır sürdürülen ve batılılaşma kapsamında değerlendirilebilecek girişimlerin topyekûn duruma gelmesinin ve bir devlet projesine dönüşmesinin ismidir. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa modeline göre topyekûn değişimi hedefleyen düşüncelerin uygulamaya geçirilmesi Tanzimat'la başladı. Tanzimat dönemindeki batılılaşmayı amaçlayan değişimin yöntemini ise "eski olana dokunmamak fakat destek de olmamak" ve "yeni olanı inşa etmek ve desteklemek" oluşturmuştur. Böylelikle iki farklı zihniyet ve hayat tarzının, toplumsal kurumların bir arada bulunduğu bir süreç yaşanmaya başlanmıştır. Fakat bu durum hem hedeflenen batılılaşmanın arzulandığı şekliyle gerçekleşmesini önledi hem de "eski" diye nitelenen geleneksel/kadim unsurların ve özelliklerin işlevini kaybetmiş enkazıyla uğraşmak zorunda kalınmasına yol açtı.
Sayfa 7 - Pınar Yayınları
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.