Serhat

Serhat
@kitaphirsizi35
Sıkı Okur
İnsan (ben dahil) iyi bir şey değil.
Susmasın Zuhal...
Karyağdı Bayırı derler. İşte orada dünyaya geldim" diye anlatmaya başladı. Yavaş konuş Zuhal, kelimeleri tek tek söyle, uzun uzun, yayvan yayvan konuş ne olursun! Bitmesin sözlerin. Çayı yavaş yudumla. Sigarandan derin nefesler çekme, geçme zaman, herkes sussun, lütfen. Zuhal konuşacak. Mahşere kadar seni dinlemeliyim, ateşle sınanırken, yaratıcımız bezgin nefesiyle dünyayı buza çevirdiğinde seninle, anlattıklarınla, yüzünde çakıp geçen gülümsemeyle, uzaklara bakan gözlerinle sevişmek isterim. Ne olur kıyamet kopmasın tanrım, onu benden alma. Bu ilk sevişmem benim, yazık olmaz mı bize! Ne güzel anlatıyorsun Zuhal. Sözlerinin içinde yürüyorum şimdi. Aklım, ruhum, canım, bedenim, nefesim senin sözlerinle doluyor. Ne güzel anlatıyorsun. El ele, senin çocukluğunun dünyasında yürüyoruz şimdi. Daha doğmadığım bir zamanı anlatıyorsun. Tanrım, biraz zaman ver bize, biraz daha, ne olursun! Ne güzel anlatıyorsun Zuhal!
Reklam
Sessizlik...
Oysa sessizlik dünyayla fazla muhatap olmamayı seçmekten başka ne ki? Yüz göz olmak istemezsin bu emelsiz, muratsız kargaşayla. Sana verilen zamanı doldurup çekip gitmek peşindesindir. Ne şarkılardaki gibi büyük aşklarda ne filmlerdeki gibi.
Babamla aramda...
O geceden sonra babam şakayı sürdürecek ve her sohbetin sonunda, abartılı bir vurguyla "Donu- mu satar, seni okuturum" diyecekti. Hiç sektirmeden guleceğimiz bir şaka böyle doğmuştu. Yıllar sonra sırlarını açtığı o itirafnamenin de son cümlesi bu olacaktı. Yalnızca ikimizin anlayabildiği özel bir şakaydı bu. Arkasında sayısız gece yalanının saklandığı, eğlenceli, çekişmeli bir çocukluğu yâd eden bir şaka... İki insan arasında oluşan gizli dil ne kadar değerlidir, biliyor musun? Ortak geçmişi, ortak acıları, ortak yalanları şifreleyen gizli bir dildir o. Sevginin en billur hali...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
şaka bir yana
Şimdi televizyon karşısında bulgur ayıklayan annenin bir za- manlar birini gözleriyle süzmesini öğrenmek pis bir şey di mi oğlum? Bence de...
Sayfa 242Kitabı okudu
Yozlaşmanın Tanımı
"Mücadele", eğlence konusu haline gelen Marksizmin kokusunun uzerine sındığı bir kelime olarak itibarsızlaşmış, "hak savunuculuğundan öncelikle tüketici hakları anlaşılır olmuştu.
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
Ayrılık aşamalarının harika tarifi
Ayrılma kararına kendimizi ikna edinceye kadar, aylarca hırgür sahnelerinin, bezdirici barışmaların, kız arkadaşlarla uzun uzun konuşmaların, daha evlenirken "boşanma diye bir şey yok bizde, ona göre" diye tembihleyen anne babaya evde geçimsizlik olduğunu temkinli bir şekilde çıtlatma çabalarının yaşanması gerekiyordu. Ayrılma sürecinde, paylaşılacak mobilya ve alet edevatın dökumü geri dönüşsüz noktaya gelindiğini gösteriyordu.
Sayfa 129Kitabı okudu
Kocasız yaşayabilme riski
Kocasız yaşayabilme riskine sahip olup olmadıklarını sınamak için, içlerinde bir ürpertiyle, öğleden sonra seansına tek başlarına sinemaya gidiyorlardı, sanki herkes o anda orada olmamaları gerektiğini biliyormuş gibi geliyordu.
Sayfa 128Kitabı okudu
"bedel"
Her hafta bağlı olduğumuz kilisede aynı duaları okumak, aynı ritüelin sıkıntısına maruz kalmak bizim için tavuk ya da pastane pastası yemek, sinemaya gitmek gibi zevklerin "BEDELİ" olarak bir arınma sınavıydı.
İmla kuralları ve düzgün Fransızca, ilkokul öğretmeninin duygusuz tonlaması ve beyaz elleriyle özdeşti.
Televizyon için hakkında bir belgesel hazırladığım ressam Edouard Pignon'un bir anekdotunu hatırıyorum. Zeytin ağaç larının gövdelerini resmederken bir çocuk geçiyormuş, tablosuna baktıktan sonra, ona: "Bu yaptığın hiçbir şeye benzemiyor" demiş. Pohpohlanan Pignon: "Bana iltifatların en güzelini ettin, başka hiçbir şeye benzemeyen bir şey yapmaktan daha zor bir şey yoktur." Çocuklarım kimseye benzemiyorlar. Sürekli diğerlerinden farklı olmaya çalışmış birisi olarak bu durumdan memnun olmalıydım.
Reklam
Tek bir büyük tepsiye sahip olmaktansa birçok küçük tepsiyi üst üste dizmeyi bil.
Sabah güneşinde insan güçleniyor, aslan kesiliyor, birkaç saat önce kendine gü veni olmasa da.
Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.
"Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır..." Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk "Öğretmenlik güzel meslek, yazın üç ay tatili var birin ci çinko. Saksıyı çalıştırıp okula yakın ev tutacan, boş derslerde eve gidip yatıcan yuvarlanican. Karın da öğretmen olursa eve çift maaş girer ikinci çinko! Bir de özel ders verseniz aha tombala! İşte o zaman karı koca paranın..." Fikri Dayım
Zaten hem gelecek hem de geçmiş ölümü taşıyor, yaşamı taşıyan ise sadece şimdiki zaman, tıpkı güneşi ve sarhoşluğu taşıyan bir üzüm tanesi gibi...
Sayfa 108Kitabı okudu
Bu benim bugüne kadar ki tüm krizlerde başvurduğum ve uyguladığım bir yöntemdir: İşime sarılmak ve zamana inanmak.
Reklam
Minarelerden ezan sesi yükseliyordu. Mustafa Kemal, Belkahve'deydi. İzmir'i seyrediyordu. İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran, dünyada bu özelliğe sahip ilk ve tek şehir, İzmi seyrediyordu.
Sayfa 445Kitabı okudu
Suya daldı Leyla. Geride kaldı insanlar ve onların bitmek bilmeyen yanlış anlamaları, dedikoduları, kem dilleri, hırçın bakışları... Geri de kaldı bu şehrin hoyratlıkları, zorlukları... Tüm bu delilikten uzaktaydı artık.
Sayfa 377Kitabı okudu
Yale'in kuruluşunun bilmem kaçıncı yıldönümünü kutlamak üzere onu (Sıddık Sami ONAR) Amerika'ya davet ettiklerinde kabul etti. Ne var ki, o yıllarda ABD'ye giriş vizesi isteyenleri küçük düşüren bir u gulama vardı: Parmak izleri alınırdı. Sıddık Sami bunu duyuca ayağa kalkmış; Konsolosluktaki memurlara ABD'ye gitmek ten vazgeçtiğini nezaketle bildirip, kapıya doğru yönelmiş. On ların "ama bu bir formalite ancak" diye yalvarıp yakarmalan bir işe yaramamış. Ve bildiğim kadarıyla, bizim Rektör, parmak izi vermeden ABD'ye giriş vizesi alan tek kişi olmuş.
Sayfa 264Kitabı okudu
Farzedelim ki, parası olduğu için, bir adamla evlendin. Sen na mussuz bir kadınsın bunu yaptığın için. O adama bağlı kalsan da, onu hiç aldatmasan da, gene namussuzsun. Çünku parasi yüzünden oturuyorsun o adamla. Asıl orospuluk budur. Para uğruna cinsel ilişki kurmaktır asıl orospuluk. Hiç menfaat güt meden ve başkalarına kötülük etmeden sevgili değiştiren bir kadına, ben orospu demem, çapkın kadın derim ancak. Senin çapkın bir kadın olmanı istemem. Ama çıkarını kollayan nikah li bir kadın olacağına, çapkın bir kadın ol daha iyi."
Sayfa 119Kitabı okudu
Bir tek gün ışığında yoksun, diri diri gömüldüğüm iğrenç zindanlarda geçirdiğim binlerce saat boyunca nasıl geceyi elledimse, bugün kullanılacak dayanamayacak kadar güçsüz olanları yok etmek için doğan güneşe dokunuyor, gerçekten Tanrı'ya değiyor, onu çevremde, içimde çalışıyor. Kulağıma fısıldıyor hatta: "Acı çeki- yorsun daha da çekeceksin ama, bu kez senden yana olmaya karar verdim.
Sayfa 453Kitabı okudu
Birbirine tıpatıp benzeyen iki sevgilim var... Biri Vatan Cephesi'ne yazıldı, öteki yıkmaya çalışıyor...
Reklam
Bu kız beni küçümsüyor. Benim yaşımın olgunluğu onda, onun çocuksulugu bende... Benimle istediği gibi oynuyor. Ama her şey bu istekte... Ömrüm boyunca oynasın benimle böyle...