- Ben küçükken, gece uyanır, yatak odasına gidip annemin nefesini dinlerdim. Sessizce giderdim odaya. Uyanmalarını,
beni görmelerini istemezdim. Bir süre annemin yanında kalır,
hareket edip etmediğini anlamaya çalışırdım. Nefes alıp almadığına bakardım.
…..
- Uzunca bir zaman sürdü bu durum, diye devam ediyor.
Belki ortaokula kadar... Hiç yakalanmadım. Annemle babam bunu yaptığımı hiç bilmedi.
- İnsan, küçük yaşta sevdiğini kaybetme riskiyle karşılaştığında, korku ve kaygı içine yerleşiyor. Sonrasında da kaybedip kaybetmediğini anlamak için kontrol etme ihtiyacı duyabiliyor.
- Tıpkı benim gibi, diyor duyulur duyulmaz bir sesle.
Hepimiz sevdiğimiz, güven duyduğumuz, duygusal bağımız olan birini kaybettiğimizde zorlanırız. Büyük bir acının ortasında buluruz kendimizi. Renkler canlılığını yitirir, günler anlamsızlaşır. Hayat durur bir zaman. Daha öncesinde olmayan, hissetmediğimiz bir boşlukla kalakalırız. Zorluklarına rağmen
yas, kaybın ve ölümün ardından yaşanan doğal bir süreçtir.Kaybımıza inanamamak ve bu kaybı kabullenmek arasında geçen bir süreç.Uyum ve alışma sürecidir aslında.
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku... Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitaplari beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu.
"İnsan duygularını kaybeder mi hocam? Ben artık üzülmüyorum, sevinmiyorum. Kimseye kızacak halim yok. Korktuğum bir şey de kalmadı..."
"İnsan duygularını kaybetmez Umut. Engellenmiş ihtiyaçlara,
yaşanmamış anlara, destek alınmamış zorluklara karsı insan, kendini koruyabilmek için duygularının üstünü örter. Hissetmek
istemeyiz bazen. Hissedersek ayakta kalamayacağımızı düşünürüz.
Duygular ölmez, insan duygularını öldürebilmek için onlara karşı
duyarsızlaşırlar."
Bu kitabı,
Evini bulamasa da evinden umudu kesmeyen
tüm ev arkadaşlarıma,
Yolunu kaybetse de yolculuğundan vazgeçmeyen
tüm yol arkadaşlarıma yazdım.
"Umut!", seni yeniden bulma umuduyla yazdım.
Gökhan Çınar
"Dur evlâdım, ağlama bakayım. Böyle ağlarsan hiçbir sıkıntını çözemezsin. Çünkü insan ağlarken aklındaki terazi ıslanır
ve bozulur. Bak işte seninki bu sebepten çalışmıyor şimdi, Görüyorum ben onu."
Onun kalbinde belki de birden fazla aşk yeşerdiğini, yenide ayağa kalkıp uçmaya hazırlandığını hissediyordum ama biliyorsunuz, ben soru sormam. İnsanlar ancak hazar olduklarında
size kendi hikâyelerini anlatırlar.
Sen, yazının ve sözün artık hor görüldüğü, her seyin görselleştiği, kelimelerin emojileştiği bu çağın cesur kişisi: Ey Okur! Sen ki, şöhretle paranın , hayat ve tabiattan daha değerli kabul edildiği günlerde hâla kitap okumayı sürdürüyorsun ya, senin kitap okuyan
o mübarek gözlerine kutlu günler doğsun!
Ah, insanın insanı duymadığı, görmediği, ah kimsenin kimseye vakti olmadığı bu "çağ yangını"nda hâlâ kitap okumakta direnen, ey basiretli, hemdert, yâren, duygudaş ve hünerli Okur!
Ey, bu her şeyin parayla değerlendirildiği, paranın da zor kazanıldığı zamanda, kıt kanaat yaşayıp elinde kalan parasını kitap
almaya, zamanını kitap okumaya, kafasını yeni ve farklı fikirere açmaya cesaret eden sen anayiğit ve sen babayiğit Okur!
"Meğerki sevdiceğin senin inceliğini, jestini anlayabiliyor gerektiğinde o da başını eğip seni ortalık yerde, hak ettiğin zamanlarda bile rezil etmez. Yok, rezil ediyorsa zaten o kişiler arasındaki duygu aşk olmaz, onun adı başkadır evlâdım."
Defne Kaman, hayatta kendi hatalarından ötürü her düştüğü veya başkalarınca her düşürüldüğünde bağırıp çağırmadan, hakaret etmeden ve ağlayıp sızlamadan kalkıp kafasına koyduklarını
yaşamak üzere başka bir yolculuğa başlamaya cesaret eden bir kadındı.