Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet

Mehmet
@kitapseverizmir
Köşede kızlı erkekli bir grup genç dondurma yiyor ve bazen de gülerek birbirlerinin elindeki külahları yalıyorlardı. Mer­yem o anda kendisini o partal giysilere ve lastik pabuçlara rağmen bir dişi olarak hissetti; o oğlanların yanına gitmek istiyordu. İşin tuhafı bundan hiç utanmaması ve sanki dünyanın en normal duygusuymuş gibi benimsemesiydi. Genç ve sağlıklı bedeni, o genç erkeklerin çıplak gövdelerine ya­kın olmak ihtiyacıyla sarsılmıştı. O güne kadar sadece uğur­suz ve aptal olduğu söylenen ve dişiliğinden dolayı doğuştan günahkar ilan edilen genç kız, bu ayrı iklimdeki insanlar arasında değişmiş ve adını da tam koyamadığı baş döndürü­cü bahar tutkularına kapılmıştı...
Sayfa 292 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Ve belki de ömründe ilk kez, genç erkekle­re alıcı gözüyle bakabildi: Onların ince gövdelerini, güzel gü­lüşlerini, kollarını kızların omzuna atışlarını, Coca-Cola şişe­sini başlarına dikmelerini, çıplak ve güneş yanığı kollarındaki adaleleri, çevik ve kıvrak hareketlerini kaş altından süzü­yor ve hayran kalıyordu. Kasabada böyle bir şeye asla cesa­ret edemez, aklından bile geçiremezdi ama zaten oradaki er­kekler, bu çocuklara benzemiyorlardı. Bambaşka bir dünya­ya gözlerini açmıştı Meryem ve bu dünya, kendi tanıdığından tamamen farklıydı...
Sayfa 291 - Doğan KitapKitabı okuyor
Evet! İşte buydu: Polis barikatı, aşılması gereken bir engel değil bir amaçtı. Polis, rejimi temsil ediyor, onu koruyordu. O aşağılık, sahtekar ve bütün gençlerin nefret ettiği kokuş­muş düzenin simgesiydi. Ve gençler içlerindeki dürüstlük ve başkaldırı duygusuyla her dönemde bu düzene isyan ediyor­lardı. 70'li, 80'li yıllarda aynı üniversitenin önünde yine po­lis barikatı aşılmak isteniyor ve yine coplar inip kalkıyordu...
Sayfa 274 - Doğan KitapKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
En sonunda konuşmasını, Cemal'i kal­binden vuracak şu ayet-i kerimeyle bitirdi: "Anaya, babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak kom­şuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size tabi olan kimse­lere iyilik edin."
Sayfa 265 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Evladım, Şura Suresi 40. ayet 265 buyuruyor ki: 'Kötülüğün karşılığı, ona eşit kötülüktür. Fa­kat kim bağışlar, barışı sağlarsa mükafatı Allah'a aittir; şüp­he yok ki Allah zalimleri sevmez."'
Sayfa 265 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
"Kim, kimseyi öldür­memiş veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birini öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim onu yaşatırsa, ölüm­den kurtarırsa, bütün insanlığı yaşatmış gibi olur."
Sayfa 264 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Biz birbirimize anlayış gösteririz. Ama bu sefer ne olduğunu gerçekten anlayamadım. Her şey çok güzel giderken bir anda ne oldu sana?" Aysel ona umutsuz gözlerle baktı ve "Bunu anlatmak çok zor ama" dedi, "sen benimle zoraki sevişiyorsun! Sanki koca­lık görevini yerine getirir gibi; düzenli, güçlü, temiz ve sağ­lıklı ama zevk almıyorsun. O yoğun zevk anında bile, bir tek saniyede hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde hissettim bunu."
Sayfa 232 - Doğan KitapKitabı okuyor
Günlerinin değişmez kurallarından biri de kuralsız olarak, yani her akıllarına geldiği zaman yatağa atlamak ve uzun uzun sevişmekti...
Sayfa 231 - Doğan KitapKitabı okuyor
Allah artık onu sevmeye mi başlamıştı? Acaba bağışlanmış mıydı Meryem? Çocukluğunda işlediği ve bütün yaşamını karartan günahla­rı, Tanrı'nın kara kaplı defterinden silinmiş miydi? "Allahım, beni seviyor musun artık?" diye sordu içinden.
Sayfa 211 - Doğan KitapKitabı okuyor
Dı­şımızdaki değerlerin koyduğu amaçlara ulaşmak için çabalı­yoruz ama bu arada içimizdeki değerleri unutuyoruz; hayatı­mızdaki kopukluk buradan gelmekte.
Sayfa 204 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Ama biraz sonra, sinirlerini bozan ve bunların hepsinden daha önemli olan şeyi anladı: Onu o çıplak kadın görüntüsü al­tüst etmişti. Bugüne kadar bir kadın tenine değmemiş olan vü­cudu cayır cayır yanmaya başlamıştı yine.
Sayfa 197 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Hiçbir işte dikiş tutturama­mış insanlar, taşra tüccarları, mahkemelere düşüp de doku­nulmazlık zırhına bürünmek isteyenler kapağı birer partiye atıyor ve sonra insanları böyle eksi otuz derecede saatlerce bekletebiliyorlar."
Sayfa 195 - Doğan KitapKitabı okuyor
Allah'a inanmadığı belliydi, aynen gavurlar gibi konuşup durmadan boğazına kadar gü­naha giriyordu ama yine de iyi bir insandı. Nasıl olabiliyordu bu? Hem dine karşı hem de iyi ve yardımsever bir insan! Ka ­fası karışmıştı doğrusu.
Sayfa 187 - Doğan KitapKitabı okuyor
Alevi köylerinde cami bulunmadığı ve kadınlar kapanmadığı için ülkenin diğer Müslümanları onları Müslüman saymıyor ve gavurdan bile beter diyorlardı. Onlara göre içki içmek ve mü­zikle dua etmek ise hiç kabul edilebilir bir şey değildi. Kendi­sini de okuldaki arkadaşları, ramazanda oruç tutmadığı için çok ağlatmışlardı. Aleviliğinden dolayı sürekli hakaret gör­mekten bıkmıştı artık...
Sayfa 180 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Gazetele­ri, televizyonları görmüyor musun? Baş sayfalar mankenle­rin çıplak memeleriyle, travesti şarkıcılarla, su kayağı yapan fahişelerin arsız gülüşleriyle dolu. Senin halkım dediğin şey artık tek tek insanlardan değil, bir sürüden, köleleştirilmiş bir sürüden oluşuyor. Kimsede kişilik, onur, namus bırakma­dılar"
Sayfa 178 - Doğan KitapKitabı okuyor
8,2bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.