Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet

Mehmet
@kitapseverizmir
282 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
İngiliz yazar Matt Haig'in 2020'de yayınlanan fantastik bir romanıyla birlikteyiz. Hayatındaki seçimlerinden memnun olmayan Nora, yanlış kararlar vermesinden dolayı hem çevresini hem de kendisini mutsuz ettiğini ve suçluluk psikolojisinin etkisiyle sevilmediğini düşünür, birikmiş pişmanlıkların ağır yüküyle intihar etmeye karar verir. Ve yapar da... İntihar sonrası kendini yaşam ile ölüm arasında "Geceyarısı Kütüphanesi" denen fantastik bir mekanda bulan Nora, okulundakiyle benzerlikler taşıyan bu kütüphaneyi ve içindeki görevli kadını anımsar. Nora, geçmişte farklı kararlar vermesi halinde nasıl bir hayatı olacağına dair fikirler veren pişmanlık kitaplarından birini seçtiği anda kendini o yaşamın içinde bulur. Yani aslında kendinin en iyi versiyonunu bulabilmek maksadıyla, paralel evrenlerdeki farklı hayat kombinasyonlarını yarı bilinçli haliyle deneyerek ve geçmiş yaşamlarını kıyaslayarak gerçekten en çok istediği yaşamı seçme şansı verilmiştir Nora'ya... Farklı farklı birçok hayatı deneyimledikten sonra, en sonunda nasıl bir hayat seçtiğini merak edenlere keyifli okumalar diliyorum.
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202155,4bin okunma
Reklam
152 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Moliere, (1622-1673) daha önce okuduğum 3 eseriyle hiciv, kinaye, tariz (iğneleme) ve komedi sanatını kullanışıyla beni çok etkilemiş ve okurken eğlendirmişti. Bu kez yazarın "Hastalık Hastası" isimli eseriyleyiz. Yazar, 1673 yılında bu oyun oynanırken sahnede fenalaşır (verem hastasıdır) ancak hasta hasta rolünü tamamlar. Kaderin cilvesine bak ki; sağlık çalışanlarını ve doktorları aşırı derecede düzenbazlıkla suçlayan kurgusu nedeniyle hiçbir doktor kendisine bakmak istemez ve evine gittiğinde ikinci kez fenalaşarak ölür. Baş karakterimiz Argan, orta yaşlı, saf, bencil, menfaatperest, varlıklı ve güzel bir kız sahibi hastalık hastası bir adamdır. Sağlıklı olmasına rağmen kendisini suistimal eden eczacısı ve doktoru tarafından hasta olduğuna ve sürekli çeşitli ilaçlar, hacamat ve lavman reçetesine ihtiyacı olacağına inandırılarak sömürülür. Tabi bencil karakterimiz Argan, yaşamasını doktorunun varlığına muhtaç olarak gördüğünden, kızını, doktorunun yine doktor olacak oğlu ile evlendirme kararı alır ancak kızının fikrini önemsemez. Kızı ise esaslı bir delikanlıya deli gibi aşıktır ve evin hizmetçisi bu durumun farkındadır. Bu arada Argan'ın parasını sömüren bir de ikinci eşi vardır ve ölmesini istediğinden hep suyuna gider iyi eş rolu yapar. Argan'ın kardeşi her şeyi fark eder ve hizmetçi ile birlikte bir oyun çevirir. Bakalım oyunun sonunda Argan ve kızını nasıl bir son bekliyor. Keyifli okumalar...
Hastalık Hastası
Hastalık HastasıMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,2bin okunma
125 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Evlenme çağında iki güzel kız sahibi zengin bir adam olan Baptista'nın büyük kızı Catherina, hırçın, sivri dilli, dik kafalı, dediğim dedik, inatçı, çekilmez ve umursamaz bir karaktere sahipken, küçük kızı Bianca ise tam tersi görgülü, kibar, uysal, itaatkar ve anlayışlıdır. Baptista kızlarını evlendirmek ister istemesine ancak öncelikle büyük kızın evlenmesini şart koşar, (çünkü o dönemde büyük kız evlenmeden küçüğü evlenirse, büyük kızın düğünde çıplak ayakla dans ettirilmesi töre gereğidir) fakat aksilik bu ya talipler hep küçük kıza gelmektedir. Bianca taliplilere büyük kızı evlendirmeden küçüğünü evlendirmeyeceğini söyler, talipliler başlarlar hırçın kıza bir talip aramaya... Taliplilerden biri Verona'dan yeni gelen dostuna durumu açar ve Catherina'nin tüm olumsuzluklarına rağmen ona talip olur. Hırçın kızın yeni talibi Petrucio, onu yola getireceğini ve eğitebileceğini düşünürek onunla evlenir. Özgüven sahibi Petrucio, Catherina'ya yumuşak huyla ve anlayışla yaklaşarak onu aç bırakır, cezalandırır ve türlü oyunlar oynar. Acaba Catherina sonunda yola gelecek mi? Merak edenleri keyifle okumaya davet ediyorum. Not: William Shakespeare eserlerine başlamak için uygun olmadığını düşünüyorum, Othello, Venedik Taciri ya da Romeo ve Juliet ile başlanabilir. Sinema Uyarlaması: "10 Things I hate about you" adıyla 1999'da sinemaya uyarlanmıştır.
Hırçın Kız
Hırçın KızWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20124,214 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
104 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Tam adı Pedro Calderon De La Barca (1600-1681) olan İspanyol yazar, şair, asker ve din adamı, İspanyol edebiyatının altın çağına barok tiyatroyu getiren şahıs olarak bilinmektedir. Din adamı vasfından olsa gerek 200'den fazla yazdığı tiyatro oyunlarında din ve onur temalarıyla tanınmıştır. Kendisini tanıdığım bu eseriyle yeniden birlikteyiz. Gökyüzüne bakarak geleceğe dair ilham alan bir kralın, gelecekte oğlunun kötü bir kral olacağına dair ilhamı ve bu ilhamdan doğacak kaderi değiştirmek için doğduğundan beri oğlunu zindana kapattığını öğrenerek başlıyoruz esere. Sonra bir gün kehaneti denemek ister, ancak ilham doğru çıkarsa bu hatasını geri alabilmek için oğlunu uyuştururak prens olarak oturtur kral koltuğuna ki; zindana dönerse yaşadıklarını rüya zannetsin. Daha ilk günden zalim, diktatör ve zorba bir kralla yüzleşir. Ve gökyüzünden aldığı ilhama inanarak tekrar zindana atar oğlunu. Oğul, ilk başta rüya zanneder yaşadıklarını ancak kendine ikinci bir şans verileceğini düşünür ve zamanla konumunun ve gücünün farkına vararak, kehanete de meydan okuyarak, kendi iradesiyle oturur tahta. Acaba bu kez nasıl hükmedecektir genç kral? Kader, özgür irade, iyilik, aşk, kin, öfke ve doğruluk gibi kavramların işlendiği eserden, hayata dair sorgulamaların içinde hissettiğiniz soft bir felsefi tat da alabilirsiniz. Keyifli okumalar...
Hayat Bir Rüyadır
Hayat Bir RüyadırCalderon de la Barca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2011586 okunma
56 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
1940 doğumlu Fransız uyruklu Edebiyat Profesörü ve 2022 nobel ödülü sahibi Annie Ernaux'in çok popüler olan eseriyle birlikteyiz. Kendisiyle tanışma kitabım olan eseri, toplumsal ahlak normlarını bir kenara bırakmadan okuduğunuzda eleştirilecek çok fazla yanının olduğunu en başta söylemek istiyorum. Çünkü eserde bir kadının evli bir adama saplantılı ve tutkulu bir aşkı sansürsüz ve cesurca konu edilmiş. Anlatıcı kadının yaşantısını, çok sade, rahat ve sıradan normal olaylar gibi anlatıyor oluşu kimilerini çokça kızdırabilir ve bu kadar da olmaz artık dedirtebilir. Aslında aynı nitelikte eserler erkek yazarlar tarafından defalarca yazılmıştır, bu eserde anormal görülen ve kabullenmesi bazı okurlarca zor olan, böyle bir eserin bir kadın tarafından ve 1. tekil şahıs ile yazılmış olması sanıyorum... Saplantılı ve tutkulu aşık, adeta yaşam sebebi olan fazla tanımadığı ve işiyle oldukça meşgul evli adamı düşünmeksiniz bir an bile geçiremiyor neredeyse. Onun aramasını beklerken saatler öncesinden telefonunu beklerkenki psikolojisini, aşığı için yaptığı alışverişleri ya da delice kıskançlığını okuyoruz... Şahsiyetini, benliğini kaybedecek kadar kendini aşık hissetmesi belki de A'dan beklediği ilgiyi ve karşılığı bulamıyor oluşundandır diye düşünmeden edemedim. Sonuç olarak okunmasa ne kaybedilir? Sorusuna bir cevap bulamadığım ve okura herhangi bir faydasının olacağını düşünmediğim eserlerden diyebilirim. Okumak isteyenlere keyifli okumalar diliyorum.
Yalın Tutku
Yalın TutkuAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20223,955 okunma
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Sabretmeyi, şükretmeyi, kanaatkar olup mevcutla mutlu olmayı genellikle bilmeyen biz okurlar için, ilaç niteliğinde duygu yüklü bir eserleyiz. İbretlik bir gerçek yaşam öyküsüne, kendi deyimiyle yüzde doksan oranında sadık kalarak kurgulaştıran Ben Mikaelsen'in Petey isimli eserinden söz ediyorum. Petey Corbin, 1922 yılında beyin felciyle
Petey
PeteyBen Mikaelsen · Beyaz Balina Yayınları · 20144,600 okunma
622 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Oblomov, tahammül edilmesi zor bir miskinlik hali ve sürekli gözü yatakta olan, uyumaktan başka bir şey düşünmeyen, ayakkabıları hizmetçisi tarafından giydirilen, yemekleri hazır önüne konulan, sosyal hayata karışmayan, kalbinde kötülük barındırmayan, temiz yürekli ve iyi niyetli, 30'lu yaşlarında, 300 kadar köylüyü çalıştıran, varlıklı ama varlığından ve bu varlığın yönetilmesinden dahi habersiz bir adamdır. Öyle bir miskinlik düşünün ki, günlerce yatağından çıkamıyor ve eli hiçbir işe gitmiyor. Benzersiz bir aşka tutulsa, ve bu aşk ondan hareket etmesini beklese dahi bu durumda bile alışkanlığından vazgeçmeyecek biri... Dürüst akıllı ve iyi niyetli Alman arkadaşı Ştoltz, oblomovluk diye bahsettiği bu durumdan kurtarılması ve sosyal hayata girebilmesi adına Olga isimli genç ve güzel bir kızla tanıştırır günün birinde Oblomov'u. Ştoltz Olga'ya Oblomov'un her halinden bahsetmiştir dürüstçe, ancak Olga sevgiyle ve ilgiyle yaklaşır yine de Oblomov'a ve sık sık buluşurlar. Buluştukça da birbirlerine bağlanır, hatta aşık olurlar. Ancak sürekli görüştükleri parkta görünüp dedikodu edilmekten de endişe duydukları için artık bir şeyler yapması gerekmektedir Oblomov'un. Acaba Oblomov çok sevip bağlandığı Olga için fedakarlık yapıp oblomovluktan kurtulup bir adım atabilecek mi? Yoksa miskinliğine yenik düşüp Olga'yı kendinden mi soğutacak? Peki Olga aşkı için Oblomov'u olduğu gibi kabul edebilecek mi yoksa onu unutmak için başkasını mı seçecek? Keyifli okumalar diliyorum.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,4bin okunma
100 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Ivan Sergeyeviç Turgenyev'in (1818-1883) son eseri, benimse kendisiyle tanıştığım, çerezlik diyebileceğim, özgün konusuyla okuru etkileyen novellası ile birlikteyiz. Aratov, üniversiteyi önemsemeyen, okulda evdekinden daha fazla öğrenebileceği bir şey olmadığını düşünen ve bu yüzden okulu yarım bırakmış, tüm dünyası evdeki kitapları olan ve özellikle kadınlardan uzak durmayı tercih eden asosyal ancak biraz karizmatik bir delikanlıdır. Arkadaşının daveti ve ısrarıyla bir gece dışarı çıkarlar ve gittikleri mekanda şarkıcılık ve tiyatroculuk yapan Klara Miliç ile tanışır. Klara Miliç Aratov'dan çok etkilenir ancak delikanlı sıkılgan ve ilgisiz tavırlar sergiler. Klara Miliç eylemsiz kalamaz ve onu buluşmaya davet eden (Şurada, şu zamanda buluşalım yazan) isimsiz bir mektup gönderir delikanlıya. Aratov kim olduğunu çok iyi bilmektedir ancak önemi yoktur ne de olsa gitmeyecektir. Ama öyle mi oluyor, zaman yaklaştıkça duyguları depreşiyor ve belki de kendinden bile sakladığı bir arzuyla dışarıya atıyor kendini. Buluşma noktasında beklediği gibi Klara gelmiştir ancak neden çağırdın beni der gibi bakan Aratov'un ilgisiz, gururlu ve bencil tavrına karşılık Klara ise işte sana pas verdim sıra sende dercesine ondan bir adım beklemektedir. Ancak malesef soğuk bir şekilde sonuçlanır buluşma. Günler sonra bir cafede gazete okurken tiyatrocu Klara ile ilgili bir haber görür ve aklında deli sorular vicdanını sıkıştırmaya başlar. Ne olmuştur Klara Miliç'e ve Aratov her şeyi yoluna sokabilecek mi? Yoksa keşkelerin keşmekeşliğinde kaybolup gidecek mi? Keyifli okumalar diliyorum
Klara Miliç
Klara MiliçIvan Turgenyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,627 okunma
90 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İlk mesleği tıp doktorluğu olan ve bunun yanında kısa öykü ile oyun yazarlığı yapan, 1860-1904 yılları arasındaki kısa ömrüne Rusya ve dünya edebiyatına damga vurmuş birçok esere imza atan Anton Çehov, aslında edebiyat alanında çok başarılı olmasına rağmen, zamanının çoğunu doktorluk mesleği ile geçirmiş ve "Tıp benim nikahlı karım, edebiyat ise metresim." sözüyle kendinden çokça bahsettirmiştir. İşte onun etkileyici eserlerinden ve günümüzde hala oyunu birçok yerde sahnelenen Vanya Dayı eseriyleyiz. Çehov bu oyununda aslında birçok kişinin de şikayetçi olduğu ama çare bulamadığı 2 konuya temas etmiştir: Vanya ve Yeğeni Sonya uzun yıllar Sonya'nın babası Profesör Serebryakov'un profesör olması için ve kitap baskıları için gece gündüz demeden karşılıksız çalışmış ancak bu çalışmanın sonucunda Profesör karşılığını alırken, kızı ve kayınbiraderi ise emeklerinin boşa gitmesiyle yüzleşmiştir. Diğer bir konu ise, Profesörün doktoru Artrov'a aşık olan ve ondan karşılık bekleyen Sonya'nın ilgisinin karşılık bulmaması ve dahası buna karşılık Artrov'un Profesörün genç karısına ilgi duymasının Sonya'da yarattığı umutsuzluk ve sarsıcı mutsuzluk... Evet çalışanların karşılığını alamıyorken çalışmayan ama başkalarını kullananların haksız karşılık bulması ve peşinden koşulan aşkın ve sevginin karşılıksız kalmasının anlatıldığı bu güzel oyunu merak edenlere keyifle okumalarını diliyorum.
Vanya Dayı
Vanya DayıAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168,8bin okunma
200 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Uzun bir süredir tanışmak istediğim Almanya doğumlu Amerika'lı ünlü yahudi psikanalist ve yazar Erich Fromm'un okuduğum ilk eseri "Sevme Sanatı" kitabıylayız. Sevme eylemini, içinde hem sevmek hem de sevilmenin bulunduğu bir sanat olarak tanımlayan yazar, her sanatta olduğu gibi bu sanatta da ustalaşmak için olgunluk, sabır ve disipline sahip olmak gerektiğini savunurken, ayrıca sevme sanatının diğer her sanattan daha da zor olabileceğini düşünmektedir, çünkü bu sanatın bir ustası yoktur ve her birey kendisi deneyerek öğrenmek durumundadır. Sevme eyleminin gerçekleşebilir olması için, sevmenin sadece bir kişiye ya da bir gruba değil herkese karşı duyuluyor olmasının şart olduğunu savunan ünlü psikanalist, hümanist bir çerçevede yazmış olduğu bu eserinde sevgiyi kategorilere ayırarak (kardeşlik sevgisi, anne sevgisi, cinsel sevgi, kendini sevme, Tanrı sevgisi vs.) tek tek üzerinde durmuş ve farklılıklarını ortaya koymuştur. Genellikle sıkılmadan ve merakla okuduğum eserde, bu alandaki yazıları ve düşünceleri ile tarihe imzasını atmış olan Freud'u haklı şekilde eleştirdiğini ve fikirlerini çürüttüğünü söyleyebilirim. Freud sevmeyi genellikle cin­selliğe indirgeyip bencilliğe hapsederken, Fromm ise daha kapsayıcı ve diğerkam duygularla olması gerektiğini savunmuştur. Bu yönüyle kendisine katıldığımı ve eseriyle beni çok etkilediğini söylemek isterim.
Sevme Sanatı
Sevme SanatıErich Fromm · Say Yayınları · 202018,6bin okunma
Reklam
88 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Nobel edebiyat ödülü sahibi ünlü Fransız yazar Andre Gide ile tanışmama vesile olan etkileyici bir eserleyiz. Bu arada eseri bitirdikten sonra "Black" ismindeki Hint filminin bu eserden esinlenildiğini düşünüyorum, çünkü çok fazla benzerlikler bulunduğunu söyleyebilirim. Eser bir papazın köyünde son nefesini vermekte olan yaşlı bir kadının ölüm anındaki dini vazifesine yardımcı olmak için gittiği evdeki ölümüyle başlıyor. Yaşlı kadın ölmüş ancak Gertrude ismindeki küçük kız yeğenini yalnız bırakmıştır. Ölüm sonrası küçük kızı alıp almamakta kararsız kalmıştır papaz, küçük kız hem kör hem de dilsizdir ve bıraktığında ölüme terk etmiş olacaktır. Ancak diğer taraftan kalabalık olan ailesini zaten zor koşullarda geçindiriyor olması eşinden ve çocuklarından gelecek tepkileri de düşündüğünde vicdanı ile mantığı arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır. Sonunda vicdanı ile karar veren papaz henüz 10'lu yaşlardaki küçük kızı evine götürmüş ve himayesi altına almıştır. Küçük kızın eğitimi ile birebir ilgilenen papaz ona müzik notaları ile renkleri anlatmaya çalışır, konuşmayı öğretir, hayat hakkında eğitimler verir. Yıllar sonra ikili arasında eylemsiz bir aşk oluşur ancak papazın oğlu da kıza aşıktır ve onunla evlenmek istediğini söylediğinde papaz oğlunu kıskanır ve onu uzaklaştırır. Bir süre sonra yetim kızın gözleri başarılı bir operasyon sonrası açıldığında, papaza olan aşkındansa oğluna olan aşkın daha doğru olduğu sonucu ile yüzleşir. Keyifli okumalar diliyorum...
Pastoral Senfoni
Pastoral SenfoniAndré Gide · İş Bankası Kültür Yayınları · 20224,589 okunma
96 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
18.yüzyıl başlarında (1810-1857) yaşamış ünlü Fransız şair, oyun yazarı, romancı ve aynı zamanda romantizm akımının önemli temsilcilerinden Alfred De Musset'in Marianne'nin Kalbi eserinden sonra okuduğum ikinci eseriyleyiz. Şamdancı=(Kocaları tarafından eşlerinin işlerine yardımcı olması için tutulan erkek yardımcı, ancak kadınlar aşığı
Şamdancı
ŞamdancıAlfred de Musset · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2015199 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Hakkındaki intihal suçlamaları dışında, çok saygı ve sevgi duyduğum başarılı yazar Jack London'un sıradışı bir eseriyleyiz. 40 yıllık kısa ömrüne 50'den fazla eser sığdırmayı başaran yazar, aynı zamanda çok farklı türlerde ve konularda sunduğu eserleriyle beni hep şaşırtmayı başarmıştır. Bu sıradışı eseriyle de, ziyadesiyle şaşırdığımı söylemeliyim. "Rüyalarım aracılığıyla Kocadiş'in gözlerinden bakarak gördüklerimin anlatımıdır bunlar." (İlkel benlik) "Asırların ardından dö­nüp geriye bakarak öteki benliğim Kocadiş'in duygularını ve güdülerini ölçüp biçen, analiz eden kişi, modern insan olan benim." (Modern ve asıl benlik 1900lü yılların başı) Rüyalarında ilkel benliğe giden baş karakterimiz, henüz konuşmanın keşfedilmediği ve insanların işaretlerle anlaşabildiği devirlerdeki 3 grup ilkel insan türüyle tanıştırıyor bizleri, ilk grup ateşi yeni bulmuş ok ve yay kullanan dönemin en modern grubu, ikinci grup mağaralarda yaşayan ancak güçlünün zayıfı yok ettiği kocadişin de içinde bulundugu grup, son grup ise en ilkel olan ve hala ağaçlarda yaşayan grup... rüyadan uyandığında iki benliği kıyaslayan ve değerlendiren, ve bu çerçevede insanın gelişimini Darwin'in evrim teorisi paralelinde kurguladığı gerilim ve heyecan dolu bir üslupla anlatan yazar, bir de ilkel dönemden aşk da ekliyor ve daha duygu dolu, okunabilir bir kıvama sokuyor eserini. İlgi duyanlara keyifle okumalarını diliyorum.
Âdem’den Önce
Âdem’den ÖnceJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202118,7bin okunma
120 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
1813-1837 yılları arasında yaşayan oyun yazarı Karl Georg Büchner, 24 yıllık kısa yaşamına 3 oyun sığdırmış ve Alman tiyatrosunun temellerini atmıştır. 1835'te yazdığı ilk ve en meşhur oyunu olan "Danton'un Ölümü" 1789'daki Fransız devrimini konu edinmiştir. 1831'de Fransa Strazburg'ta tıp eğitimi alan yazar, 1836'da Zürih Üniversitesi Anatomi kürsüsünde hoca olmuş ve sonrasında tifo hastalığından ölmüştür. Fransa'da öğrenim görmesinden olsa gerek ilk eserini Fransız ihtilali üzerine yazmıştır. Ancak Shakespeare ya da Moliere oyunları gibi bir oyun değil, daha çok tarihsel ve felsefi ağırlıklı bir oyun olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Esere geldiğimizde, 1789-1799 Fransız ihtilali ile krallık sona ermiş ve cumhuriyet sistemine geçilmiştir. Yakınçağın başlamasına ve katolik klisesini ciddi reformlara yönelten bu sürece Danton ve arkadaşları öncülük etmiştir. Ancak bir süre sonra idealist duruşlarını kaybetmişler, şahsi menfaatlerine yönelmişler, devrimi beraber yaptıkları arkadaşlarına, yani Robespierre liderliğindeki Jakobenlere ters düşmüşler ve tüm bunların sonucunda dramatik bir sona doğru sürüklenmişlerdir. Eserin son bölümünde Danton'un kendini ve hayatını sorgulamasına tanık oluyoruz. "Yaşamayı sürdürmek için harcadığım çaba, yaşamama deger miydi?" Anafikri üzerine okuru biraz felsefi düşünceye de yönlendiren yazar, ibretlik kurgusuyla önemli bir tarihi olayı öne çıkararak okuru cezb ediyor. Dipnot: "Danton'un Ölümü" Alman edebiyatının ilk bilinçli dramı sayılmaktadır. Keyifli okumalar dilerim.
Danton’un Ölümü
Danton’un ÖlümüKarl Georg Büchner · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019282 okunma
184 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Rumeli'den Kerkük'e göçmüş memur olan bir Türk baba ile, Erbil'li bir kürt ailenin kızından 23 Nisan 1923'te Diyarbakır'da dünyaya gelen ünlü şair ve gazeteci Ahmed Arif'in hayatta iken yayınlanan tek eseri ile birlikteyiz. Öncesinde kısa özgeçmişine göz atarsak, malesef ve ne yazık ki, bir kez daha düşünen sorgulayan yazan ve üreten diğer aydınlarımız gibi Ahmed Arif'te bunun cezasını çok defa çekmiş, halkını ve milletini düşünen birçok yazar gibi, o da çok kez göz altına alınmış ya da tutuklanmış ve hatta işkence görmüştür. Evet hukuk olmayan topraklarda düşünmek, okumak, sorgulamak ve yazmanın cezasız kalmayacağının bir örneğini daha merhum şairimizin hayatında görüyoruz. Eserinde genellikle yetiştiği doğu kültürü ve şivesiyle seslenen şair, sevda, başkaldırı, isyan, özlem, mertlik ve acılı bir dili çokça kullanmış, ancak aynı zamanda açık ve anlaşılır bir üslup, ve duygusal derinliği fazla olan mısralarıyla okuru kendine bağlamıştır diyebilirim. Ve ben şairim, Namus işçisiyim yani. Yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş... Dizeleriyle kendini tanımlayan Ahmed Arif'in bu duygu dolu eserini şiir severlere keyifle okumalarını diliyorum.
Hasretinden Prangalar Eskittim
Hasretinden Prangalar EskittimAhmed Arif · Metis Yayınları · 201739,9bin okunma
135 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.