Mehmet

Mehmet
@kitapseverizmir
396 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
32 günde okudu
2007 yılında Time dergisince tüm zamanların en iyi 10 kitabı listesinde Anna Karenina'dan sonra ikinci sırada yer alan, ve 1856'da "Taşra Hayatı" orijinal adıyla yayınlandığında müstehcenlik gerekçesiyle Gustave Flaubert'in yargılanmasına neden olan, ancak 1857'de beraat etmesinden sonra en çok satan eser olan ve biraz konu itibariyle bizdeki Aşk-ı Memnu eserine benzeyen dramatik kurgusuyla ve betimlemeleri ile okuru etkileyen klasiklerden biriyleyiz... Genç yaşta kaybettiği ilk eşi Madam Bovary ve annesi Madam Bovary'den sonra üçüncü Madam Bovary sıfatı alan Emma, iyi niyetli ve karakterli bir doktor olan Charles Bovary'nin ikinci eşi olmuştur. Emma bu evliliği isteyerek yapmıştır ve kocasından bir de çocuğu olmuştur ancak yaşadığı taşra hayatı onu tatmin etmemektedir ve peş peşe umutsuzca evlilik dışı aşk maceraları aramaktadır, bu durumu yüzeysel de olsa hisseden kaynanası Madam Bovary ile çok iyi geçinememektedir ve Emma sık sık eşi Charles'ı annesiyle kendi arasında zor durumda bırakmaktadır. Peki Emma'nın bu evlilik dışı maceraları, kader tarafından acaba sadece kendine mi fatura edilecektir... Romantizmin aşırı hayalciliğine tepki olarak Realizm akımının ilk örneklerinden kabul edilen eser sonrası bovarizm akımı oluşmuş ve buna psikolojide tatminsizlik ve memnuniyetsizlik ismi verilmiştir. Dramatik ve olumsuz örnekler içermesi nedeniyle çok hoş bir eda bırakmasa da, olumsuz pekiştirme nitelikli bir eser olarak kabul edilebilir ve olumsuzu göstererek okuru olumluya yönlendirebilir diye düşünüyorum. Bu açıdan bakılması koşuluyla okunmasını öneriyorum.
Madame Bovary
Madame BovaryGustave Flaubert · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201933,5bin okunma
Reklam
304 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
20.Yüzyıl ortalarında ortaya çıkan postmodernizm akımının edebiyat alanındaki öncülerinden kabul edilen John Fowles ve yayımlandığı dönemde çok ses getiren muhteşem eseri Koleksiyoncu ile yeniden merhabalar... Romanın ilk bölümünü baş kahramanımız Frederick Cleeg ismindeki derin aşk yaşayan ancak ruhsal dengesizlik sahibi ve bana kalırsa sadistlik sorunu da yaşayan kelebek koleksiyoncusu bir adamın gözünden okuyoruz. Frederick Resim bölümü öğrencisi güzeller güzeli Miranda'ya aşıktır ancak içine kapanık bir karaktere sahip olduğundan dolayı ona açılmayı düşünmez ve piyangodan kazandığı yüklü miktardaki varlığına da güvenerek plan yaparak Miranda'yı kaçırır ve önceden kuytu bir bölgede satın aldığı evin alt katında hapseder. Frederick Miranda'nın giyeceği kıyafetleri önceden almıştır ancak yine de her istediğini yapmakta ve ona iyi davranmaktadır. Miranda defalarca kez kaçma planı yapsa da, Frederick'in her ayrıntıyı düşünmesi kaçma girişimini başarısızlıkla sonuçlandırmıştır. Tıpkı kelebekleri gibi Miranda'yı esir eden Frederick, aslında kendini onda esir etmiş, ancak bunun farkına varamamıştır ve tam olarak ne yapacağını da bilememektedir herşeye rağmen Miranda'nın kendisine aşık olmasını ummaktadır... İkinci bölümde evin alt katında hapsedilen Miranda'nın yazdığı dram yüklü günlükleri okuyoruz, acı ve üzüntümüz bir kat daha artıyor malesef... Sonu merak uyandıran bu etkileyici eseri siz de benim gibi merak ediyorsanız, okumaya davet ediyorum sizleri ve keyifli okumalar diliyorum.
Koleksiyoncu
KoleksiyoncuJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20248,4bin okunma
168 syf.
6/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Dostoyevski'nin kronolojik sıraya göre üçüncü eseri "Ev Sahibesi", barındırdığı 4 farklı öyküyle Rusya'nın kasvetli, bunalımlı, sıkıntılı ve yokluk içindeki insanlarının yaşantısını gözler önüne seriyor ve yine bizleri o kendine has üslubuyla ve anlaşılması zor öyküleriyle bir sürü soru işaretiyle başbaşa bırakıyor. Genel olarak çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim eserde, güzel alıntılar ve harika betimlemelerin olduğu cümleler beni etkilese de, olayların kopukluğunun anlam bağlantısını zorlaştırması ve havada kalan öykü sonları, olumlu etkisini yok etti diyebilirim. Kitaba ismini veren ilk öyküde asosyal ama bilime ve eğitime gönül vermiş Ordinov isimli gencin, kiraladığı evin sahibi yaşlı büyücü Murin, ve onunla birlikte kalan ama ilişkisi tam anlaşılamayan genç ve güzeller güzeli Katerina karakterine aşkını konu ediniyor. Yaşlı büyücü Murin öyküde kimi zaman Katerina'ya karım derken, kimi zaman kızım demektedir ve ilişkisi öykü boyunca anlaşılamamakta, ancak ona aşık olan Ordinov'a olan nefreti ve kini de açıkça anlaşılmaktadır. Öykünün belirsiz ve muamma sonu, malesef kafamda bir sürü soru işaretiyle başbaşa bıraktı beni... Diğer öyküleri de bu öyküsünden daha iyi düzeyde olmayan farklı yaşantıları konu edinse de, vasatı geçemeyeceğini değerlendirdiğim düzeyde kalıyor malesef, Dostoyevski eserlerine ilk başlayacak olanlar için öneremeyeceğim bir eserdi. Okumak isteyenlere keyifli okumalar diliyorum.
Ev Sahibesi
Ev SahibesiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202210,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
755 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
Üç Silahşörler eseriyle tarihi çok saptırdığı ve fazlasıyla hayal gücünü kattığı eleştirilerine "tarihe tecavüz ettiğimi söylediler, ama çok güzel çocuklar doğdu" cevabını veren ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas (1802-1870) 68 yıllık ömrüne 300'e yakın macera romanı sığdırmıştır. İşte yazarla tanışmama vesile olan o eserlerden biriyleyiz. Eser 1601-1643 yılları arasında yaşayan Fransa kralı 13. Louis'in muhafız birliğinde görev yapan Athos, Porthos ve Aramis isimli Silahşörler ile yine bu birliğe katılma hayali bulunan Gaskonya'lı Dartanyan isimli 21 yaşındaki gencin başından geçen macera, entrika, aşk, intikam, ihanet ve arkadaşlık üzerine kurgulanmış son derece akıcı bir kurguya sahip. 3 Silahşör ve Dartanyan'ın görevi, kralı tahtından düşürmek isteyen ezeli düşmanı, her yerde casusu bulunan ve eli kolu her yere uzanan Kardinal Richelieu'nun ve onun en önemli silahlarından güzeller güzeli, yalan ve entrika kraliçesi diyebileceğimiz Milady isimli yardımcısının komplolarından korumaktır. Dartanyan ve arkadaşlarının macera, heyacan ve gerilimle yoğurulmuş, aşk ve tutkuyla harmanlanmış hikayesini merak edenlere eseri okumalarını tavsiye ediyorum. 755 sayfa olması okuru korkutsa da, çok akıcı olduğundan hiç sıkılmadan soluksuz okuyabileceğinizi söyleyebilirim. Not: Dartanyan 1601-1673 yılları arasında yaşamış ve 14.Louis'e hizmet etmiş gerçek bir silahşördür ve Maastricht kuşatmasında ölmüştür. Keyifli okumalar dilerim.
Üç Silahşor
Üç SilahşorAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20218,9bin okunma
122 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Doğaçlamadan yazılı oyunlara geçişin ilk örneğini 1738'de yazdığı "Saray Adamı Girolamo" ile tiyatro dünyasına kazandıran Venedikli avukat ve tiyatro yazarı Carlo Goldoni'nin okuduğum ilk kitabı "Sevgililer" eseriyleyiz. Bu arada tiyatroya kendini öyle adamış ki, Moliere'in Fransızca tiyatro eserlerini okuyabilmek için Fransızca öğrenmiştir Carlo Goldoni. Ayrıca İtalyan yazar, eserlerindeki doğal ve sıradan karakterleri ve mutlu sonla biten oyunlarıyla sürekli pozitif bir kişilik örneği sergilemiştir. Eugenia ve Fulgonzio'nun derin aşkları ile bu aşkın doğurduğu kıskançlık, tutkulu tartışma ve kur yapmalarını bolca okuyacağımız eserde, Eugenia, dişiliğin vermiş olduğu kıskançlığın doruk noktalarındaki tutumuyla, ilişki ile ilişkinin taraflarına verdiği zararın farkına varamamaktadır, ancak ablası sürekli ona yapıcı yönlendirme ve öneriler ile destek olmaktadır. Fulgonzio'nun abisi eşini kendisine emanet etmiş ve evden uzaklaşmıştır. Eugenia ise Fulgonzio'nun yengesiyle ilgilenmesine aşırı kıskançlık duymakta, bunu ağır kaprisler ve tavırlarla ilişkisine yansıtmaktadır. Hatta Fulgonzio'yu bıktıracak düzeydeki kıskançlığı nedeniyle birkaç defa ilişki sonlanır gibi olmuştur, ancak yine ablasının çabasıyla pamuk ipliğine bağlı şekilde kalmıştır. Birbirlerine deli gibi aşık ancak birbirlerine acı çektirmekten de dur olmayan bu iki aşığın tutumları size tanıdık ve sıradan gibi gelebilir, ancak kesinlikle eğlenceli ve sürükleyici bir tiyatro oyunu olduğunu söyleyebilirim. Keyifli okumalar diliyorum.
Sevgililer
SevgililerCarlo Goldoni · İş Bankası Kültür Yayınları · 2014143 okunma
Reklam
80 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kalemini çok sevdiğim yazarlardan Jack London'ın boks sporuna çok ilgisi olduğunu hatta bu konuda birkaç hikaye ve novellası bulunduğunu, yorumculuk yaptığını öğrendiğimde, boksu, şiddet içermesi nedeniyle spor olarak kabul etmeyen ve izlemekten hoşlanmayan birinin gözüyle ciddi şekilde hayal kırıklığına uğramış hissettiğimi öncelikle belirtmek isterim. İşte bu eserinde de 2 boks hikayesiyle biz okurlara eşsiz betimleme ve kurgulama yeteneğini konuşturan yazar, hikayelerden ilkinde bir dilim biftek kazanabilmek umuduyla ringe çıkan yaşlı boksör Tom King'in trajedesini hikayeleştirmiş. Tom King, gençken çok başarılı ve varlıklı olmasına karşın, yaşlılığında güçten düşmüş ve artık maç kazanamamaktadır. Evinde aç ve umutsuzca bıraktığı eşi ve çocukları karınlarını doyurabilmek için herkesten fazla istemektedir onun maç kazanmasını. Ancak çok zorlu ve güçlü genç rakiplerini yenebilecek mi acaba? İkinci hikayede ise Meksika Devrimine kendini adamış Riveria isimli kahramanımızın sıradışı özelliklere sahip kişiliğini ve ilginç kazanma taktiklerini okurken buluyoruz kendimizi. Meksika diktatörünün emriyle öldürülen anne babasının intikamını almak ve devrime destek olmaktır amacı. Ama karşısında gerçek bir şampiyon vardır ve tüm kamuoyu, otoriteler, taraftarlar ona şans vermemektedir... Evet boksa olan mesafem nedeniyle ayıla bayıla okumadığım bir eserdi benim için. Ancak sürükleyici ve gerilim dolu 2 hikayenin sonunu merak ediyorsanız okumanızı önerebilirim. Keyifli okumalar diliyorum....
Bir Dilim Biftek
Bir Dilim BiftekJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,897 okunma
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Feride Çiçekoğlu'nun kalemi ile tanışmama vesile olan harika bir eserleyiz. 12 Eylül ihtilali döneminde siyasi nedenlerle cezaevine atılan annesinin yanında, mecburen cezaevinde çocukluğunun bir kısmını geçirmek zorunda bırakılan Barış isimli minik kahramanımızın cezaevindeki yaşadıklarına, sorgulamalarına ve duygularına tanık oluyoruz. Cezaevinde birlikte kaldığı İnci ablasının tahliye olup ayrılmasından sonra, ona yazdığı mektupları derin duygusal fırtına eşliğinde okuyacaksınız. Bu arada aşırı baskı sert tedbirler ve mektuplara uygulanan sansür nedeniyle mektupların İnci ablasına ulaşıp ulaşmadığından emin olmadan yazmaya devam etmektedir Barış. Neler sormaz ki İnci ablasına, babasına olan hasreti ve özlemini, yıldızlara, gökyüzüne, ağaçlara olan özlem ve merakından doğan çocuksu sorularını, özgürce uçan kuşları ve diğer çocukları, bir simit yeme özlemini ve tabiki uçurtmaları... Günümüzde ne yazık ki bitmedi Barış'lar, hatta belki de en yüksek sayıda olduğu dönemleri son yıllarda yaşadık hala yaşıyoruz. İnsanlığımız gereği haksızlığa uğrayan küçük büyük ruhları biraz olsun anlayabilmek onların ne hissettiğini bilebilmek için vicdanı ve hala insani duyguları olanlara okumayı öneriyorum.
Uçurtmayı Vurmasınlar
Uçurtmayı VurmasınlarFeride Çiçekoğlu · Can Yayınları · 202212bin okunma
188 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Rus edebiyatının önemli kalemlerinden ve dünya edebiyatını en cok etkileyen yazarların başında gösterilen Dostoyevski'nin eserlerini kronolojik sırayla okumaya başladıktan sonra en başta "İnsancıklar" eserini paylaşmıştım, şimdi de ikinci eseriyleyiz. İnsancıklar eseriyle yazarlığa adım attıktan sonra yazdığı bu ve bundan sonraki birkaç eseriyle beklediği başarıya ulaşamayınca politikaya yönelmiştir. Adı devlet aleyhine komploya karışan ve 8 arkadaşıyla birlikte kurşuna dizilerek idam edilmesine karar verilmişken affedilerek, 4 yıl kürek ve 4 yıl hapis cezası ile yaşama dönen yazarın acılarla dolu hayatı doğal olarak eserlerine yansımıştır. Öteki ismi, başlarda sosyal hayatında ötekileştirilen ve dışlanan bir karakteri aklıma getirse de, çok geçmeden baş karakterimiz Yakov Petroviç Golyadkinin ciddi psikoljik problemleri olan ve sürekli gerçek benliğine muhalif hareket eden ikinci bir kişiliğe sahip olduğunu anlıyoruz. Hikaye boyunca bu şizofrenik tutumları ve iki farklı kişiliği arasındaki çatışmalara ortak olduğumuz karakterimiz, okuru biraz da şüphede bırakmıyor değil. Yoksa sürekli muhalif olan kişi gerçekten var olan ikizimiydi acaba dediğim anlar hiç de az değildi ve kitap sonuna kadar bu belirsizlik kendini korumayı başarıyor. Evet insanın yaşamı boyunca en büyük kavgasını anlatıyor belki de yazar. Ben ve öteki...
Öteki
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201922,3bin okunma
168 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Zülfü Livaneli'nin yine benzersiz nitelikteki başka bir başarılı eseriyleyiz. Güçlü kalem, bu eserini Osmanlı sarayında haremağası olarak çalışan hadım edilmiş arap bir kölenin ağzından anlatıyor okurlara. Neler yok ki eserde, Osmanlı'nın şatafat tutkusundan tutun, valide sultanların saray içindeki görünmez güçlerine ve padişah üzerindeki etkisine... Haremde yıllarca padişah tarafından çağrılmayı bekleyen kadınlardan, saray içinde taht mücadelesi için çevirilen entrikalar ve yine taht mücadelesi için aile içindeki genelde boğmak suretiyle alınan canlara kadar her konudan etkileyici şekilde bahsediyor yazar. Yine kurgu içerisine ustaca yerleştirilen Mevlana'nın mesnevisinden alıntılar da okuru cezbedeceğini düşünüyorum. Valide Sultan, yıllar sonra zindandan çıkarılarak tahta oturtulan ve iktidarın tek sahibi olan oğlunu, çeşitli şahsi hesapları nedeniyle tekrar zindana artırmayı başarırken, herşeye rağmen efendisine kölelikten vazgeçmeyen hadım edilmiş arap haremağası Süleyman ise padişahını kurtarabilirse daha iyi bir konuma yükselebilme hesapları yapmaktadır. Kendi deyimiyle bu bir tarih konulu roman değil ancak buram buram tarih kokusu yayıyor ve gerçek olaylarla harmanlandığı için de okuru kendine başarılı bir şekilde bağlıyor. Baştan sona soluksuz okuyacağınızı düşündüğüm eseri kesinlikle okumanızı öneriyorum.
Engereğin Gözü
Engereğin GözüZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201916,4bin okunma
128 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
19.yüzyılın önemli Fransız şairlerinden, yaşamı zorluklarla ve sıkıntılarla geçen yazar, bütün bu ruhsal ve psikolojik rahatsızlığının olumsuz duygularını, sanki bu eserindeki düzyazı şiir olarak isimlendirdiği 50 kısa öyküde toplamış gibi adeta. Henüz daha 6 yaşındayken babasını kaybeden ve annesinin tüm ilgisi üvey babasında toplanan, hatta hayatıyla ilgili karar verme yetkisi de annesi tarafından üvey babasına verilen yazar, küçük yaşta yaşadığı travmalardan olsa gerek acıyı, yalnızlığı, kararsızlığı, nefreti, kini, sevgisizliği, öfkeyi ve kızgınlığı ustaca betimleyebiliyor, ancak bana göre yeterince akıcılığı ve sadeliği yakalayamıyor bu eserinde. Bu olumsuz duyguları okura aktarırken modern ve kalabalık şehir yaşamının zorluklarını konu edinmiş bazı düzyazı şiirlerinde. Kimisi sade anlaması kolay olsa da, birçoğu hem yabancı kelimelerle, hem de derin ve soyut cümlelerle okuru zorluyor diyebilirim. Sonuç olarak yazarla tanışmak için uygun bir seçim olmayacağını değerlendirdiğim eser, beni çok da memnun etmedi malesef, ancak dünya klasiklerinde önemli bir yere sahip eseri okumak isteyenlere yine de keyifli okumalar diliyorum.
Paris Sıkıntısı
Paris SıkıntısıCharles Baudelaire · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,177 okunma
Reklam
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Eserini "küçük bir noel kitabı" şeklinde tanımlayan Dickens, toplamda 5 noel hikayesi yazmıştır. İlk noel eseri olan bu etkileyici kitapla 18.12.1943'te bir hafta içinde tam 6 bin satışa ulaşmıştır. Hikayemizin baş kahramanı Ebenezer Scrooge huysuz mu huysuz, cimri mi cimri, suratsız mı suratsız yaşlı bir adamı canlandırıyor. İnsanları hor gören ve iletişimi zayıf bu huysuz ihtiyar noeli de saçma ve anlamsız bulur. Hatta noelini kutlayan yeğenini bile tersleyerek onu üzer. Öykümüzün devamında bu huysuz ihtiyar 3 hayalet ile karşılaşır ve iyi niyetli bu 3 hayalet ile tanışması hayatında kalıcı değişikliklere neden olur. Geçmiş, şimdi ve geleceği temsil eden bu 3 hayaletten ilki Scrooge'u önce geçmişiyle, sonraki hayalet şimdiki Scrooge ile ve sonuncu hayalet ise geleceğiyle yüzleştirir. Başlarda tür olarak hiç hoşlanmadığım korku içerikli bir eser zannederek burun kıvırdığım eser, çok geçmeden bambaşka bir hale bürünüp oldukça etkileyici ve sürükleyici bir şekle büründü ve beni oldukça etkiledi. Çok fazla spoiler verdiğim eserin detaylarını merak edenleri okumaya davet ediyor ve keyifli okumalar diliyorum. Not: Defalarca sinemaya, müzikale ve tiyatroya uyarlanan eser, en son 2009 yılında sinemaya uyarlanmıştır ve başrolde Jim Carrey yer almıştır.
Bir Noel Şarkısı
Bir Noel ŞarkısıCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20247,4bin okunma
262 syf.
6/10 puan verdi
·
9 günde okudu
İngiliz nörolog Oliver Sacks'ın gözle görülür nörolojik aşırılık ve özürleri içeren patolojik durumlardan bahsettiği eseriyleyiz. Bu tür popüler eserlere hep bir kuşku ile bakmışımdır ve malesef yine bir popüler eser beni kuşkumda haklı çıkardı. Genel olarak çok beğenmedim ama mesleki ya da özel ilgisi olanlara önerilebilir. Eserin başlarında bir tür nöropsikolojik vakadan (korsakov rahatsızlığı) bahsediliyor ve öyle sanıyorum ki ilgi çekip çok satsın diye kitaba ismini de veren öykü en başta yer alıyor. Müzik öğretmeni bir adamın işitme duyusunun harika çalışmasına rağmen beynindeki problem nedeniyle görme duyusunun normal olmadığını ve öğrencilerini onların hareketlerinden çıkan özel sesleriyle tanıyabilir olduğunu, bunun yanı sıra ilginç şekilde doktorla olan bir randevesunun sonunda şapkasını takmak için hareketlendiği anda, karısının kafasından tutup şapka gibi takmak istediğini okuyoruz. Sonraki vaka Deniz kuvvetlerinde çalışan bir adamın 1945 yıllarında katıldığı ikinci dünya savaşından sonraki yılları unutması ve şu an ile yakın geçmişe dair hiçbir şeyi hatırlamıyor olması, yani bir nevi "zamanı kaybetme" durumu anlatılıyor. Yıl 1970 olmuş ancak kendisini hala genç zannediyor ve 1945'li yıllarda olduğunu düşünüyor. Devamında da benzer öyküler bulunan eseri okumak isteyenlere keyifli okumalar diliyorum.
Karısını Şapka Sanan Adam
Karısını Şapka Sanan AdamOliver Sacks · Yapı Kredi Yayınları · 20204,602 okunma
147 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
"Köylere kitap götürmek çöle su götürmek gibidir" diyor eşekli kütüphaneci Mustafa Güzelgöz. Kendisi, liyakat sahibi, görev bilinci yüksek, gelişime açık, kafasına koyduğunu inatla başaran, kitaba, okumaya ve eğitime gönül vermiş değerli bir kütüphane görevlisi olarak tanıtılıyor yazar Fakir Baykurt tarafından. Eser, Fakir Baykurt'un son kitabı ancak benim kendisiyle tanışma kitabım oluyor. Tabi eserin konusu kitaplara, okumaya ve eğitime verilmesi gereken önem olunca, keşke daha önce okusaymışım diyorum. Günümüzde hala şehirlerdeki kütüphanelerin bomboş oluşu, okuma oranının düşüklüğü ve kitap fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle kitaba ulaşmanın zorluğu gibi acı gerçekleri ve çarelerini düşünerek okudum eseri, ve bize çok sayıda Mustafa Güzelgöz lazım dedim içimden üzülerek... Üzülerek diyorum çünkü malesef ne onun gibi değerli insanlar var, ne de ona değer verecek nitelikte hatırı sayılır bir topluluk. Okumayı seven ve sevdiren, eğitime önem veren birine değer verecek bir topluluk göremediğim gerçeğiyle yüzleşiyorum malesef. Herşeye rağmen umarım bir gün kitaba, okumaya ve eğitime hak ettiği değeri veririz diyorum ve mutlaka okunması gereken bu eseri keyifle okumanızı diliyorum.
Eşekli Kütüphaneci
Eşekli KütüphaneciFakir Baykurt · Literatür Yayınları · 20109,9bin okunma
104 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Kalbe ustalıkla ve incelikle dokunan usta şairlerimizden Şükrü Erbaş'ın, 2015-2019 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı düzyazı ve şiirlerinden derlenen harika bir eserle yeniden birlikteyiz. Halkın yanında duruşuyla, milleti merkeze koyan bakış açısıyla, objektif, cesur siyasi tavrı ile politik düşüncelerini aktardığı çoğu düzyazı ve 3 adet şiirden oluşan eser bu yönüyle diğerlerinden ayrılıyor gibi görünse de, öyle sanıyorum ki kendisiyle tanışmak için çok uygun bir eser olacaktır kanaatindeyim. Kitabın sonunda kendisini ve derinliğini daha yakından tanıyabileceğiniz bir soru cevap bölümü de var ki, ben bu kısmı da oldukça beğendim diyebilirim. Sonuç olarak, aydın denildiğinde topluma fikirleriyle, yazılarıyla derinliğiyle, davranışlarıyla, mütevaziliği ve digerkamlığıyla rehberlik edecek yol gösterecek bir kişi akla gelecekse Şükrü Erbaş kesinlikle onlardan biri diye düşünüyorum. Okura bilgi, kültür ve değişik bir renk katacak, rahatlıkla önerebileceğim eserlerden. Keyifli okumalar diliyorum.
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya
Çırpınıp İçinde Döndüğüm DünyaŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20214,407 okunma
252 syf.
5/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Güçlü bir hayal gücüne sahip ve gotik tarz romanları okumayı seven, ortalama bir güzelliğe sahip, saf ve deneyimsiz kahramanımız Catherine, henüz 17 yaşında genç bir kızdır. Yakın bir aile dostları, Catherine'i Bath kentine davet ederler ve Catherine sosyalleşme ve yeni insanlarla tanışma arzusuyla teklifi kabul eder. Bath'da bir anda kendini sosyetenin içinde bulan Catherine, daha ilk balosunda Tilney ile tanışır, etkilenir ve onunla dans eder. Bunun yanısıra bir de Thorpe ailesiyle de tanışır, ailenin kızı ve oğluyla yakınlaşır. Ailenin oğlu John ile flörtleşir. Ailenin kızı Isabella sürekli entrikalar çevirerek Catherine'i Tilney'den uzak tutma gayretindedir ve abisi John ile gezi planları yapmaktadır. Tabi John'da boş durmaz ve Catherine'e yalan söyleyerek Tilney'den uzak tutmaya çalışır. Adeta bir pembe diziyi andıran kurguda Catherine entrikalara boğulurken kitabın bitmesine çeyrek kalmıştı, "Northanger Manastırı konusu hala hiç geçmedi" diye düşünüyordum ki, Tilney'in babası general Tilney varlıklı bir aileden geldiğini zannettiği Catherine'i nihayet Northanger Manastırı'na çağırır. Çağırır çağırmasına ancak ben sonrasında da pek keyif aldığımı söyleyemeyeceğim malesef. Yazarın bir kitabında daha hüsrana uğradığımı üzülerek söylemek istiyorum. Okumak isteyenlere keyifli okumalar dilerim.
Northanger Manastırı
Northanger ManastırıJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,215 okunma
135 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.