Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
En büyük noksanımız, "yaratıcılık" özelliğimizi kaybetmiş olmamızdır.
İnsanlar zamanlarının çok kısa olduğunu unutuyorlar. Allah'ın kendilerine bir lütuf olarak verdiği bu zamanı faydalı olarak doldurma vecibesinin şuurunda değiller.
Reklam
Bilimlerin Tekamülü (Gelişimi)
Ben bilimlerin tekamül kanununu, bir nehre benzetiyorum. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada hem genişliyor hem de sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor. Bilimler, farklı insanların elinden geçerek, farklı kültür dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor.
Onlar, nasıl 10. yüzyıldan 16, 17 hatta 18. yüzyıla kadar İslâm bilimlerinden buldukları bütün müspet bilimleri, pozitif unsurları aldılarsa biz Müslümanların hiç korkmadan bugün Avrupalıların ulaştıkları, bizde olmayan bütün unsurları, bütün buluşları almak için bir yarış içerisine girmeliyiz. Mesela Japonlar bunu yaptılar. Biz Müslümanlar kadar bilimsel bir geçmişe sahip değilken müthiş şeyler yaptılar fakat biz hâlâ yerimizde sayıyoruz.
Avrupalıların elinde olan bütün haritaların, İslam dünyasında daha evvel yapılmış olan haritaların bir taklidi ve parçalarının bir araya getirilmesi ve bozulması şeklinde olduğunu bilemezdi Halife 4. Murat. Bunu dünyada bilen yoktu.
Dinsel koşullanma ile bilimsel sağduyu ters orantılıdır.
İslamiyete göre kişinin neye inanacağını belirleyen anne ve babası değil, daha doğum öncesi çizilen kaderidir. Bunu böylece belirledikten sonra; mademki doğumundan daha beş ay, önce bu insan taslağının yaşamda, zenginliği fakirliği, ne kadar yaşayacağı, neler yapacağı, mutlu mu mutsuz mu, "kötü" mü "iyi"mi olacağı Allah'ın meleği aracılığıyla belirleniyor; o halde cennet, cehennem ve sı­nav iddialarını nereye yerleştireceğiz? Bir insanın "kötü" olacağını daha doğumundan beş ay önce saptayıp sonra da "vay sen niye 'iyi' olmadın?!" diyerek onu sonsuz cehennem ateşine atmak hangi vicdana, hangi adalete sığar? Böylesine keyfi ve zalim bir tanrı düşünemeye­ ceğimize göre, buradaki Allah imgesinin 7. yüzyıl insanının bir ürünü olduğunu kabul etmeliyiz. Kuşkusuz sorgulama yeteneğini yitirmiş, koşullanmış veya hayatın doyumsuzluğu karşısına bütün iyi yaşam umudunu 'öbür dünya'ya bağlamış, insanları ikna etmek imkânsız gibidir. Dinsel ideoloji, 'öbür dünya'nın cehennemini de cennetini de öylesi uç boyutlarda tanımlamıştır ki, kendisine inanan insana cehennem korkusu ve huri düşleri çerçevesinde, mantığını dışlamaktan başka çare bırakmıyor.
Reklam
Fuat Sezgin...
Belki 60 ülkenin kütüphanelerini gezdim. Bütün Avrupa'nın kütüphanelerini gördüm. Fas'tan Kahire'ye kadar bütün kuzey Afrika'nın, Suriye ve İran'ın kütüphanelerini gördüm. İran kütüphaneleri de çok zengindir. Hindistan, Rusya ne varsa bütün ihtimalleri denedim.
Darwin' den yüzyıllarca önce, İbn-i Haldun'un evrim teorisi
"Varlıklara bak. Varlıkların, madenierden başlayarak, yavaş yavaş ve tabaka tabaka biçimlenmiş olduğunu görürsün. Maden, bitki ve hayvanların ana maddeleri ortaktır. Madenin en yükseği bitkinin en aşağısına bitişiktir. Örneğin, tohumsuz yetişen maden tohumsuz türeyen sebzelerle, hurma ve üzüm gibi bitkiler inci sedefiyle kabuklu sümüklü böcek gibi hayvanlara yakındır ve onların biçim ve kalıplarına girebilecek durumdadır. Bu gelişme, en aşağıdan başlayarak, maymun ve şebek gibi hayvanlardan geçip insana kadar yükselmiştir. İn­sanın en aşağısı, işte bu hayvanlardan başlamıştır. Benim gördüğüm budur. Doğrusunu Tanrı bilir." (Mukaddime, Zakir Kadir-i Ugan çevirisi, 1954 baskısı, I.cilt, s. 241-247)
Ben ilk defa neyi yazdım? Mesela İslâm'da kimya tarihini ilk defa ben yazdım. Kimya tarihi daha önce yazılmamıştı. İslâm botanik tarihi yazılmamıştı. İlk defa onu ben yazdım. Tıp tarihi diye bir şey yazılmıştı ama zooloji tarihini de ilk defa ben yazdım. 4. ciltte şu sonuca ulaştım: Müslümanlar kimya tarihi bakımından modern kimyanın temelini atmışlar. Bu muazzam bir şeydir.
ÇİN VE İNANÇ
Çinliler, usta kimyacılardı. En iyilerinin birçoğu Taoistti; yani MÖ 6. yüzyılla 5. yüzyıl arasında yaşamış Lao Tsu'nun izinden giden bir dini cemaatin üyesiydi. (Tao, "yol" anlamına gelir.) Diğerleri, Konfüçyüs veya Buddha'nın izinden gitti. Bu dini liderlerin felsefeleri, takipçilerinin evrenin araştırılmasına ilişkin tutumlarını etkiledi. Din insanların kendi çevrelerine bakışını her zaman etkiler.
465 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.