Elimde büyük bir şairin olağanüstü kitabı var. Trenin anlatılmaz can sıkıntısını gidermek için kitabın büyülü nesrini mi okumalı, yoksa şu pencerelerin dışında bin bir renkle kaynaşan ancak bir türlü değişmesini bilmeyen yaşamın dümdüz şeridini mi seyretmekle devam etmeli?
İşte çözülecek küçük bir sorun:
Gerçi yaşam kitaba sığmayacak kadar geniştir ancak yinelemelerle doludur. Kitap doğaya en büyük olan şeyin yani insanın en güzel balını taşımak itibarıyla doğanın genişliğine sahip olma gereksinimi olmaksızın ona üstündür. Doğada insanın en büyük şey olduğuna şüphe etmemeli.
İnsan, yaşamının tatsızlığından ve çevresinde görüp bıktığı şeylerin o yorucu sıradanlığından bir süre kurtulabilmek ümidiyle geziye çıkar. Bu bakımdan gece "olağanüstülükler" avı demektir.