#aysevekitaplar
#işbankasıkültüryayınları
#hasanaliyücelklasikleri
İkinci kez okuduğum eserin yazarı;
1911 yılında #monolisa tablosunu çaldığı şüphesiyle bir hafta gözaltında tutulmuş, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılan Guillaume Apollinaire; tam adı,
Wilhelm Albert Włodzimierz Apolinary Kostrowicki olan #şairyazar bu yaşadığı bu kötü olaydan sonra kaleme aldığı eseri sakin kafayla okunması gereken eserlerden biri.
İki Kıyının Avaresi'nde Apollinaire,
düşünsel dünyası serkeş bir halde Paris'in meşhur meydanları, lüks bulvarları, dar sokakları, köprüleri, nehir kıyıları dolaşırken, okurun da iç hesaplaşmaya girmesi kaçınılmaz oluyor. Bu başıboş gezintiler sırasında, Paris'inin eksantrik yüzleri bir görünüp bir kayboluyorsa da hikâyelerin karakteri Apollinaire'in kendisidir. Toplumda kulaktan kulağa anlatılan efsaneler çizgisinde, gezdiği yerlere iç dünyasının çıkmaza girmiş duygularını haykırıyor. Alçakgönüllü başıboş avare dolaşırken, tesadüflerin olabiliritesine kendini teslim eden şairin rüzgarına kapılıp, dönem Fransa'sının büyüleyici atmosferine çekiyor okuru.
Gerçeküstücülük ve Modernizm'in ve Sembolizmin öncüsü Guillaume Apollinaire'in Alkoller ve Çizgi Şiirler (Calligrammes) adlı en bilindik şiir kitapları; Ahmet Haşim, Cahit Sıktı Tarancı, Ahmet Muhip Dranas, İlhan Berk, Attila İlhan ve Camal Süreya gibi şairlerimize esin kaynağı olmuş, Apollinaire'in dize ve imgeleri ışığında günümüzde hala etkisini koruyan ölümsüz şiirler kazandırmışlardır.
Şiire özde, biçimde ve uyakta bir çok yenilikler getiren yazarın kalemiyle tanışmanız tavsiyemdir.
İki Kıyının AvaresiGuillaume Apollinaire · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2019133 okunma
Pişmanlıklar Koleksiyonu, konusu ile dikkatimi çeken bir kitaptı. Clover, ebeveynlerini çok küçükken kaybetmiş ve büyükbabasıyla büyümüş bir kadın. Duygularını içine atan,hiç arkadaşı olmayan, ölüm ebeliğini meslek edinen biri. Kitabın başlarında bu yüzden depresif hissedebilirsiniz, ben öyle hissettim. Ama hayatına giren insanlar sayesinde ruhsal gelişimini okumak keyifliydi. Clover’ın başlarda, yeniliklere kapalı olması ama kitabın sonunda geldiği nokta okumaya değer diye düşünüyorum. “Güzel bir ölümün sırrı güzel bir hayat yaşamaktır.” ana temasıyla insanın bazı şeyleri sorgulamasını sağlayabilen bir kitaptı.
Bir balıkçı kasabası olan Paimpol de yaşayan balıkçılar ekmeklerini kazanmak için her yıl iki kere İzlanda açıklarına gidip balığa çıkarlar. Umutsuz bekleyişler, dramatik yaşantıların olduğu eser de varlıklı kadın Gaud ve balıkçı Yann’ın aşkları uzaktan sürerken bir araya gelebilecekler miydi? Belki de onları birbirlerinden uzak tutan statü kaygısı mıydı? Yoksa deniz miydi?
Denize dair kitapları okumayı sevdiğimden görünce hemen aldım ama kitabın içine giremedim o kadar çok lüzumsuz betimlemeler vardı ki konu neredeydi diye düşünmeye başladım. Dümdüz yazılmış gibiydi. Bir kez daha şunu anladım, Fransız yazarları okuyamıyorum lüzumundan fazla betimleme yapıyorlar.
#balzac ın #goriodbaba da bitene kadar sürünmüştü elimde.
Bu durum tabii ki herkese göre değişebilir olmakla birlikte, keyifle okuyun.
Kitap ve sevgiyle kalın...