Erkek ailenin reisidir, ancak kadın üzerinde mutlak hakim zorba veya despot değildir. Keza kadın zavallı bir mahkûm değil, erkekle aynı haklara sahiptir
1- Fetanet sahibi âlim: Bunun hükmü belirleyememesi
söz konusu değildir. Ondan dolayı mübah ve mekruhlarla çok
haşır-neşir olursa buna bulaşır.
2- Bir alt kademesinde olan kişi: O da halden hale göre
zikredilen hususların hepsinde şüpheye düşebilir. Genel manada şunu söyleyebiliriz. Mekruhları çokça iş-
leyen kimsede, yasakları ihlal etme cüreti oluşur. Veya haram
olmayan fakat menhi (nehyedilmiş) olan hususları işleme âdeti,
o da haram olarak nehyedilenleri işlemeye götürür. Özellikle
aynı türden şeyleri işleyen takva nurunu kaybettiği için kalbi
kararır. Haram işleme kastı olmasa bile harama bulaşır."
Islam fıkıhının metodu, zorluğu kaldırıp kolaylığı yerleştirmektir. Hiç şüphesiz İslam dini, bu hükümleri meşrulaştırırken insanların saadeti ve ihtiyacını gözetmiştir. Bunun içindir ki, bu hükümlerin uygulanması; insanın güç ve takatı dahilinde olacak bir şekilde tanzim edilmiştir. Öyle ki bu hükümlerin içinde insanın yapamıyacağı ve yerine getiremiyeceği birşey yoktur. Mükellef olan insan, gücü haricinde bir zorlukla veya özel durumlarda bir güçlükle karşılaştığı zaman: Islâm hemen önüne ruhsat ve kolaylık kapısını açıverir.
Kur'an-ı kerimdeki “Dinde zorlama yoktur” âyeti (Bekara: 256) gereğinçe, gayrımüslimler, kendi inançlarından dolayı aslâ taciz edilemez. Dinlerini öğrenmek, yaşamak ve çocuklarına da öğretmek hakkına sahiptir. Ülke, eğer sulh ile fetholunmuşsa, buradaki mâbedler sulh anlaşmasının hükümlerine tâbi olur, Tarihte bu gibi sulh anlaşmalarında, umumiyetle mevcud mâbedlere dokunulmayacağı, yeni mâbed yapılmasına da karşı çıkılmayacağı açıklanmıştır. Eğer ülke harb ile (anveten) fetholunmuşsa, mevcud mâbedlerin âkıbeti hükümdar tarafından tesbit olunur; yeni mâbed inşâına da izin verip vermemek hükümdara âit bir salâhiyettir. Ancak tatbikatta harb ile fethedilen ülkelerde, şehrin en büyük mâbedi (kilisesi) câmiye dönüştürülmüş; diğerlerine dokunulmadığı gibi, yeni mâbed yapılmasına da izin verilmiştir. Çünki orası artık İslâm beldesidir. İlk Cuma namazını kılmak vecibedir. İstanbul ve Anadolu mabedlerinin çoğu deprem ve sair sebeplerle harab haldeydi. Fetih esnasında mevcut İstanbul kiliselerinin çogu zaten Lâtin işgalinde yıkılmıştı. Hükümetin zimmi cemaatlerine bu vesileyle maddi yardım yaptığına dair çok sayıda vesika arşivde mevcuttur.