Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
Kötü anımda yanımda olmayan insanlar bana hep değer verdiklerini söyler dururlar . 📜 Gözde ÖZBAY
Reklam
Oysa ben sadece içimden geçenleri, içimde kalanları izliyordum dalgaların kıyıya vurmasın da. Ne ara sular çekildi kıyıdan, Ne ara fırtına dindi, Ne ara böyle bir unutuluşa terk edildim fark edemedim... £.¥
Bize Bu Yapılır Mıydı?
Günlerden bir ekim sabahıydı. Hava soğuk ve kasvetli... İşe gittim ama her zaman ki sıkıcı ve yorucu insanoğlu ile ilgilenmek çok daha canımı sıkmıştı. Zaten Firuze'de tek satır söylemeden beni terk edip askerden yeni gelmiş yağız delikanlıya kaçmıştı. Canım patlayacak sandım, yanardağlar gibiydim. Ama dışım öyle hüsran, öyle sıkkındı. Sahile
Bakma odamda yalnız öylece tavana baktığıma . Çok kalabalık oysaki kafam.
Gözler kalbin aynasıdır derler Halbuki ben sende gördüm kalbimi İnsan bir başkasında bulur mu kendini Ben sende buldum benliğimi.
Reklam
Kendini değersiz hissetmek
Son zamanlarda bu hissi o kadar çok yaşıyorum ki. Çünkü çevremde sayısız insan var ama derdimi anlatsam ya anlamıyorlar ya da yokmuş gibi geçiştiriyorlar. Oysa ben içimdekileri birilerine anlatıp konuyu kapatmak istiyorum. Ama sanki kimse beni dinlemiyor gibi. Kimse benim yerimde olmak istemiyor gibi... Boşluktayım, yapayalnızım, bir girdabın
Güngörmez
"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi. Şimdiyse 2006 yazının
Savaşı lanetlerken savaş, ölümü kınarken ölüm istiyorsunuz!!! Ölüm, ölümü. Kan, kanı getirir beraberinde. Barış diye bağırmadıkça, daha nice genç toprağa düşer, nice ana - baba evlat acısı yaşar. Kazanan sadece, kan ile beslenen ve servetine servet katan politikacılar olur. Dini, dili, ırkı, cinsel yönelimi, mezhebi umrumda değil!! Filler ve vezirler, kırdırıyor piyonları birbirine. Olan gencecik evlatlara ve yüreğine ateş düşen anne ve babalara oluyor. Burak Yelin
Babamın Aşamadığı Kalın Demirleri
Sabah kalktığımda bütün bedenimde derin bir uyuşukluk hissediyor, büsbütün tüm benliğimi saran bir acıyla baş etmeye çalışıyordum sanki. Öyle ki yataktan kalkmak ve kalkmamak arasında düşünürken içeriye birdenbire babam geldi. "Hadi uykucu uyan, gün doğdu. Bugün doktorun seni ziyarete gelecek" diyerek benimle şakalaştı. Ardından daha o
Reklam
Beyaz hayalleri olan insanlarin, gri korkulariyim ben. Toz pembe hayatlariniza siyah ölümler boşalacagim Burak Yelin
Bir deniz kıyısında, hafif yağmur ciselerken usul usul. Oturmak isterdim Ulus Baker ile. İki paket samsun 216, bir şişe votka eşliğinde, adı Spinoza olan bir kediyi okşamak isterdim. Rüzgar sakinleştirici ninnisini fısıldarken ruhumuza, "Tanrı kullanışlı bir enstrümandır'ı" anlatsaydı bana. Dünyayı, onun gözlüğünün olmayan canımdan görmek isterdim. Sesinin tınısında, "Sanat ve Arzu" kitabını onun ağzından dinlemek. Burak Yelin
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.