Gerçi bazen yaşamı ciddiye alır gibi oluyordum. Ama ciddi şeyin kendisinin boşluğu çabucak gözüme çarpıyor ve elimden geldiği kadar rolümü oynamaya de-vam ediyordum yalnızca. Etkili, zeki, erdemli, iyi yurttaş, öfkeli, bağışlayıcı, dayanışmacı, yapıcı vb. olmayı oynuyordum. Kısacası, bu kadar yeter, zaten anlamışsınızdır ki ben de, orada dikildikleri halde orada bulunmayan Hollandalılar gibiydim: En fazla yer kapladığım anda ortada yoktum.