“Bazı zamanlar, ödül bedeline değmez. Zaferi elde ettiğimiz yöntemler de zaferin kendisi kadar önemlidir.” Sadeas kuşkuyla Dalinar'a baktı. Daha yakına gelmiş olan Adolin ve Renarin bile bu sözle şok olmuş gibi görünüyorlardı. Bu çok Alethi dışı bir düşünce tarzıydı.
Sayfa 189 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Reklam
Birkaç dakika korkak paralı askerlere sövdükten sonra, Tvlakv kafesin etrafından dolaşarak Kaladin'in oturduğu yere yaklaştı. Şaşırtıcı bir şekilde, konuştuğu zaman sesi sakindi. “Görüyorum ki akıllısın, firari. Kendini çok değerli kıldın. Diğer kölelerim bu bölgeden değil ve ben de hiç bu yöne gelmedim. Pazarlık yapabilirsin. Bize yol göstermek karşılığında ne istiyorsun? Eğer beni memnun edersen sana her gün fazladan bir öğün yemek sözü verebilirim.” “Kervanı benim götürmemi mi istiyorsun?” “Yön göstermen yeterli olacak.” “Pekâlâ. İlk önce bir uçurum bul.” “O, sana bölgeyi görmek için yüksek bir konum mu sağlayacak?” “Hayır,” dedi Kaladin. “Bana seni aşağı atmak için bir imkân sağlayacak.”
Sayfa 67 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Sekiz ay. Köle olarak sekiz ay, lapa ve dayakla sekiz ay. Ezelden beri de olabilirdi. Artık orduyu zar zor hatırlıyordu. “Bir köle olarak saklanamazsın,” dedi Kaladin. “Alnında bir damgayla değil. Evet, birkaç sefer kaçtım. Ama beni hep buldular ve geri geldim.” Bir zamanlar insanlar ona şanslı derdi. Stormblessed. Bunlar yalandı; eğer vardıysa da, Kaladin'in kötü şansı vardı. Askerler bâtıl inançlı bir gruptu ve her ne kadar en başta onların düşünce tarzını reddetmiş olsa da, bu gittikçe daha da zorlaşıyordu. Şimdiye kadar korumaya çalışmış olduğu herkes ölmüştü. Tekrar ve tekrar. Ve şimdi ise işte buradaydı, başlamış olduğundan bile daha kötü bir durumda. Karşı koymamak daha iyiydi. Onun kaderi buydu ve buna teslim olmuştu. Bunda belli bir güç vardı, bir özgürlük. Umursamak zorunda olmama özgürlüğü.
Sayfa 45 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Berrakbey, bir şekilde hatların arasından sızmış olan Kaladin mızrağını kaldırmış olarak üzerine atlarken bir çığlıkla eyerinden geriye doğru düştü. “Evet, kısmen eğitim,” dedi Dallet başını sallayarak. “Ama esas sebep o. Bu adam fırtına gibi savaşıyor, evet ve diğer adamlardan iki kat daha hızlı düşünüyor. Öyle hareket ediyor ki bazen sanki...” “Bacağımı sardı,” dedi Cenn, kan kaybı yüzünden saçmalamaya başladığını fark ederek. Neden sarılmış bacağından bahsetmişti ki? Bu basit bir şeydi. Dallet sadece başıyla onayladı. “Yaralar hakkında çok şey biliyor. Rünleri de okuyabiliyor. Manga komutanımız sıradan bir koyugözlü mızrakçı için garip bir adam, evet öyle.” Cenn'e döndü. “Ama sen gücünü korumalısın, oğlum. Seni kaybedersek manga komutanı mutlu olmayacak, özellikle de seni almak için ödediği paradan sonra.” “Neden?” diye sordu Cenn. Savaş alanı, sanki ölmekte olan adamların çoğunun artık bağırmaktan sesi kısılmış gibi sessizleşiyordu. Etraflarındaki neredeyse herkes müttefikti, ama Dallet yine de hiçbir düşman askeri Kaladin'in yaralılarına saldırmaya çalışmasın diye tetikteydi. “Neden, Dallet?” diye tekrarladı Cenn, aceleci hissederek. “Neden beni mangasına aldı? Niye ben?” Dallet başını salladı. “O öyle işte. Senin gibi azıcık eğitimi olan genç çocukların savaşa gönderilmesi düşüncesinden nefret ediyor. Arada sırada, onlardan birini tutup mangasına getiriyor. Adamlarımızın neredeyse yarım düzinesi bir zamanlar senin gibiydi.” Dallet'in gözlerine uzak bir bakış yerleşti. “Sanırım siz hepiniz ona birini hatırlatıyorsunuz.”
Sayfa 42 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Kelimeler içinde tutmak için değildir, anlarsın ya. Onlar özgür yaratıklardır ve eğer içeri kilitlenirlerse karın ağrıtırlar.
Sayfa 71 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.