Çoğu insan enzimi için optimum sıcaklık 35 derece ile 40 derece arasındadır.İnsan enzimleri 40 derece'nin üzerindeki sıcaklıklarda denatürasyona başlar,ancak kaplıcalarda bulunan termofilik bakteri enzimlerinin optimum sıcaklıkları 70 derecedir.
Protein yapısında fakat sıcaklığa toleransları diğer enzimlere göre daha fazladır. Hmm tüm enzimler protein yapılıdır diye biliyorum. Acaba kofaktörlerinden mi bahsediyorsun örneğin Dnaaz Enzimine Edta bağlanıyordu, bağlanmasının nedeni de mg iyonlarını salgılamasdır. Mg iyonları DNAaz'ı sıcaklığa karşı denatüre olmasını engelliyordu. Yani kofaktör görevi yapıyor.
Bilim kelimesini duyduğum heyecanın yerini bu aralar kaygı alıyor.Çoğu kişi okuduğu bölüm ile ilgili yol haritası belirlemek için kendi alanının üst sınıflarından tavsiyeler alır.Bende zaman zaman başarısını takdir ettiğim insanların düşüncelerini ve tavsiyelerini alıyorum.Ve genelinde şu sonuç çıkıyor:Keşke zamanında gitseydik burası artık bir gelecek vaad etmiyor bizlere ya da üniversitelerde hocalar, artık bizi motive etmek için direk yurtdışı örnekleri veriyorlar.Kimseden ülkede bunu bunu yapacaksınız şeklinde motive edici cümleler duymuyorum.Evet, ülkemde uzun süredir ciddi manada bilim yapılmadığını biliyordum.Fakat işin içine girmeyince hiçbir şey tam anlaşılmıyor.Çözüm gitmek mi? Eğer gitmekse o zaman lise öğrencilerini direk yurt dışında olan üniversitelere hazırlayalım tabi bunu tüm bölümler için söylemiyorum.Temel bilim okumak isteyen öğrencileri ülkeye geri dönmek şartıyla lisans,yüksek lisans,doktora eğitimlerinin tamamlanmasını sağlamak için bir bütçe ayıralım.Kimse bunu konuşmuyor ama ülkede gerçekten bu alanda büyük bir kriz var.Ülkede bilim yapmak isteyenlere ekonomik bir destek sağlanamıyor artık.Doktora öğrencileri,aldıkları burslarla evlerinin kirasını ödemekte zorlanıyorlar ve sadece barınma değil sağlık,besin gibi temel ihtiyaçlarını sağlayamazken nasıl bilim üretsinler ki! Gelecek kaygısı o kadar illet bir şey ki insanın gerçek potansiyelinin gerçekleşmesini engelliyor.En çok üzüldüğüm konu bu insanları görmezden gelmemiz... Öyle yazmak geldi içimden.
Bugün bu ülkenin gündeminde olan birkaç siyasi hariç ülkenin geleceği hiçbirinin umrunda değil. Hepsi gündelik kazançlarının, koltuklarının derdindeler. Görece umut beslenen muhalefetin bile rezil durumu ortada. Bu haldeyken insanların yurtdışına gitmek ki zaten aklı başında Avrupa ülkeleri potansiyel gençleri havada kapıyor çok kolay gibi. Ama kimse isteye isteye ülkesini terk etmez. Ülkemizin iğrenç siyasi iklimi maalesef bir defa geldikleri hayatlarında insanları buna itiyor. Ama bizim böyle bir şansımız yok bence. Elimizden gelen son ana kadar bilimin bu toprakları terk etmemesi için savaşmaliyiz diye düşünüyorum. Bilimle kalın.
Kesinlikle, keşke buna mecbur bırakılmazsak umarım bu çarkı bizim nesil değiştirir ve gidebileceğimiz yere kadar gideriz.Yorumunuz için teşekkür ederim 🙏
Yıllar önce "Tek Adam" serisi ile tanışmış ve hayran kalmıştım Şevket Süreyya Aydemir'e. Normalde kronolojik biçimde yazılmış ve ansiklopedik bilgiler içeren tarih kitaplarını okuyamama gibi bir sorunum var lakin, mevzubahis o tarih, böyle özyaşamsal eserlere ilmek ilmek yedirilmişse durum biraz farklı bir hal alıyor bende... Çok
"Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi... Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!"
İncelememe bu alıntı ile başlamak istedim. "Suç ve Ceza" denilince benim hatırıma ilk olarak bu cümleler geliveriyor. İnsanoğlu için yazılmış en mükemmel cümleler. Başına ne gelirse gelsin kısa sürede unutmaya programlı insanoğlu. Elbette