“Read, read. Read everything - trash, classics, good and bad, and see how they do it. Read! You'll absorb it. Then write. If it's good, you'll find out. If it's not, throw it out of the window.”
“Paniğe Mahal Yok” küçük bir kasabada yaşayan, içine kapanık Frankie ve o yaz kasabaya gelen, en az Frankie kadar garip olan Zeke’in sanat yapma arzusuyla hazırladıklar afişlerin kasabalarına bir göktaşı gibi düşmesinin hikayesi. Kevin Wilson’ın okuduğum ilk kitabıydı, yazarın dili ve anlatımı bana John Green’i anımsattı. Bir okuyucu olarak beni üzen tek şeyse asıl konu tam başlamışken romanın bitmesi oldu.
Paniğe Mahal YokKevin Wilson · Domingo Yayınları · 202412 okunma
20. yüzyıl Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Ernaux, eserlerinde genellikle kişisel deneyimleri, toplumsal normlar ve ahlaki meseleler üzerine derinlemesine düşünceler sunmaktadır.
'Kürtaj', Annie Ernaux'un kadın bir karakterin kişisel ve toplumsal bir dramını anlattığı güçlü bir roman olarak
Kara Vanessa'm uzun zamandır çevirilmesini beklediğim bir kitaptı, yayın haklarını İthaki'nin almasına ve orijinal kapağına sadık kalmalarına çok sevindim. Kitap hakkında düşüncelerim de duygularım da karmakarışık, hikâye ve yazarın dili okurken beni duygudan duyguya sürükledi. Öyle ki kitabı elimden bırakamadım, trende, minibüste veya ders saatini beklerken sürekli yanımdaydı. Bıraktığım zamanlarda bile sanki ana karakter Vanessa gölge gibi peşimdeydi. Kitabın konusu kabaca: Henüz 15 yaşındayken gittiği yatılı okuldaki İngilizce öğretmeni ile ilişkiye başlayan bir kızın hikayesi. Fakat, bu bir aşk hikayesi kesinlikle değil. Vanessa aklı karışmış bir kız ve ilişki yaşadığı öğretmen Strane manipülasyon konusunda usta bir adam. Vanessa yaşadığı şey bir istismar mı, yoksa aşk mı bir türlü bu soruların içerisinden çıkamıyor. Aslında okuyucu olarak, kitap boyunca bizlerde bu sorularla boğuşuyoruz, bu noktada yazar okuyucuları manipüle ediyor diyebiliriz. Okurken yer yer Vanessa’ya öfkelensem de hayatını kökten değiştiren bu ilişkinin bir istismar, taciz olduğunu kabul etmek istememesi ve hep ikilemde kalması bana pek de garip gelmiyor, aslında Vanessa modern insanın sürekli içinde bulunduğu bu ikilemleri gözler önüne seriyor. Yazar karakteri o kadar güzel dokumuş ki, birkaç sayfadan sonra Vanessa ete kemiğe bürünerek kurgulanmış bir karakter olmaktan çıkıyor, hayatın içinden biri oluveriyor. Eklemeden geçemeyeceğim diğer bir nokta ise kitabın içinde bol bol
Colleen Hoover'ın okuduğum bu üçüncü kitabı olmalı. İlk ikisini türkçe çevirisinden, bu kitabı da direkt orjinal dilinden okudum. Kullandığı kelimeler orta ve ileri düzey ingilizce bilgisine sahip okuyucuları yormayacak şekilde bu yüzden rahatlıkla okunabilir olduğunu düşünüyorum. Hoover'ı kendi klasmanında, yani yurt dışında chick literature olarak adlandırılan grupta, eleştirirsek çoğundan iyi bir kaleme sahip olduğunu söyleyebilirim. Modern hayatın içindeki insanları ve ilişkilerini iyi ele aldığını düşünüyorum.
Kitabın ana konusu isminden de anlaşılacağı üzere bir Ev’e sahip olmak, bir ev aramak. Yazarın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen üslubunu ve dilinin akıcılığını çok sevdim. Fakat ana karakter Seher o kadar negatif bir karakter ki okurken tüm yaşam enerjimi emdi diyebilirim! Aslında bu Nermin Yıldırım’ın Seher karakterini yaratırken ne denli başarılı olduğunun da bir kanıtı olabilir tabii…