Öncelikle bu kitabı, oldukça sessiz bir ortamda ve kafanızın boş olduğu bir zamanda okumanızı tavsiye ederim. Çünkü kitabın sayfalarında ilerledikçe, çok ağır bir felsefeyi ve bunalımın zirve yapmış halini okuyorsunuz. Yazar aşırı karamsar ve temas ettiği tüm konulara, sanki her savaştan mağlup çıkmış edasıyla yaklaşmış.
" Yazı, hakikate dönüşmüş arzudur." der Michel Foucault, Cioran 'da sanki ruh hastası ve huysuz bir insanın arzularını hakikate dönüştürmüş eserinde.
Kitapta bazen bir sayfayı iki kez okuyorsunuz, bazen de on sayfayı bir saatte okuyabiliyorsunuz. Kitabı hiç okumayanların, sadece buraya kadar benim yazımı okuduğunda bile içlerinin karardığını tahmin ediyorum. Ancak kitabın şöyle de güzel bir yanı var, hemen her sayfasından muhteşem alıntılar alabiliyorsunuz. Kitapta yazara katıldığınız yerler de olacak, katılmadığınız yerler de olacak.
Çürümenin Kitabı, insan hayatının anlamı, varoluşçuluk, iman, toplumlarda dekadansa düşüş gibi konuları ele alıyor. Yazar bahsettiği her başlıkta, bizlere kusurlarımızı, ömrümüzü nerede tükettiğimizi, çürümeye yüz tutmuş kısımlarımızı düşünmemiz için olanak tanıyor ve kendimize sorular sorduruyor.
Yazımı her zaman olduğu gibi, kitaptan aldığım güzel bir alıntı ile noktalıyorum.
"Terazinin bir kefesine, dünyaya safların yığdığı kötülükleri, öteki kefesine de ilkesiz ve kuruntusuz insanlardan gelen kötülükleri koysaydık, ilk kefe ağır basardı."
Kitapla ve sevgiyle kalın.
•••