Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

rûberû

rûberû
@maviduvarim
“bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini”
Sabitlenmiş gönderi
Görüyor musunuz, kendini masum kılmak için kendini suçlamak yetmez, yoksa ben ağzı süt kokan bir kuzu olurdum.
Reklam
192 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Sıcak Kafa
Sıcak KafaAfşin Kum
7.4/10 · 1.397 okunma
Her Müşkülü Giderip Hayır Kapılarını Açan: Fettâh
Önümüzde hangi kapının açık olmasına muhtaç değiliz ki? Hidayet ve rahmet kapılarının, adalet ve iyilik kapılarının, lütuf ve ihsan kapılarının, başarı ve zafer kapılarının, huzur ve sekinet kapılarının, rızık ve kısmet kapılarının... İnsan sahip olduğu meziyetler kadar zaaflarla maluldür. Ve bu zaaflar döner dolaşır köşeye sıkıştırır insanı... İlla zaafları mı? Hayır! Gün olur ilahi takdir ağır imtihanlarla sınar bizi... Bazen fakruzaruretin, bazen de bilinmezliğin kapıları sıkı sıkı kapatılmış olur üzerimize... Her ikisinin de yakıcılığı şiddetlidir. Bedenin en temel ihtiyaçlarını karşılayamamakla ruhun huzursuzluğuna çare bulamamak bizi getirip Fettah'ın huzuruna bırakır... İki dünyamız için her neye ihtiyaç duyuyorsak Rabbimizin Fettah ismine o kadar muhtacız... Çünkü biz önümüzde neyin açılmasını istiyorsak onu en hayırlı biçimde açacak ancak O'dur. (Araf, 7/89) Bu isim Kur'an-ı Kerim'de çeşitli kalıplarda 38 yerde geçer. Arapça "feth" kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olarak "iyilik kapılarını açan, bütün anlaşmazlıkların en son hakemi olarak mutlak adaleti sağlayan, hak ile batılı birbirinden ayırıp gerçeği ortaya çıkaran, mazlumlara yardım edip mümin kullarının muzaffer olmalarını sağlayan" anlamlarına gelir. Kalplerin kapısını ilim ve hikmete açan da O'dur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sürekli, çeşitli ve bol bol rızıklandıran: Rezzâk
İnsanoğlu hayatını sürdürebilmek için görünür görünmez nice nimetlere muhtaçtır ya, işte Rezzâk onların hepsini verendir. Hem de sadece bu dünyada değil, ahirette de devam eder Rabbimizin rızıkları... Bedenimiz, aklımız ve ruhumuzun varlıklarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmeleri için ne gerekiyorsa onları yaratan, bize ulaştıran ve onlardan faydalanmamızı sağlayan O'dur. Bedenlerimiz için gıda neyse aklımız için bilgi, kalbimiz için de ümit ve sevgi odur. Bakmayın siz bu nimetlerin her an elimizin altında göründüğüne... O bize rızık olarak takdir etmediyse ağzımıza aldığımız lokmayı yutamayız, okuduğumuz bir kitabı anlayamayız ve her şeyimiz yerli yerinde olduğu hâlde huzur bulamayız. Bedenin rızkı besinler; aklın rızkı ilim, irfan ve hikmet; kalbin rızkı sevgi, şefkat, merhamet; ruhun rızkı ise iman, takva, taat ve teslimiyettir. Bedenî rızıklar gökten inen yağmur ve güneş ışınlarına muhtaç olduğu gibi rızkın en üst derecesi olan ruhani rızıkların kaynağı olan vahiy de göklerden gelen ilahi bir ihsandır.
Bir Karşılık Beklemeden Bol Bol Veren: El-Vehhab
Yüceler Yücesi Rabbimizin Vehhab ismi O'nun kullarına sınırsız ve kesintisiz ikramlarını anlatır. Bir küçük kâinat olan bedenimizi, onunla tam bir uyum içinde yaşayabilmemize uygun olan bu koca evreni, içinde doğup büyüdüğümüz ailemizi, onların bize gösterdiği şefkat ve sevgiyi, varlığımızın devamı olan evladüıyalimizi, bizim sandığımız aklımızı hasılı her şeyimizi bir bedel ödemeksizin bize hibe eden hep O'dur. Başlangıçta kullar bu lütuf ve ihsanları hak etmek için bir şey yapmış da değildir. Zaten Vehhab zorlayıcı bir sebep olmaksızın, tamamen karşılıksız verendir. Vehhab ismi "hibe" kökünden mübalağa ve tekerrür ifade eden bir kalıptır. Bolluk ve süreklilik ifade eder. En ufak ve önemsiz şeylerden en büyük ve mühim hacetlere kadar her şeyin hudutsuz, şartsız, hakiki vericisi sadece Allah'tır. Bu nedenle bir şey isteneceğinde O'ndan istenir, ihtiyaçlar O'na arz edilir.
Reklam
216 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bizim Zamanımız
Bizim ZamanımızSinem Sal
7.9/10 · 1.103 okunma
Yenilmeyen, Yegane Galip: El-Kahhâr
Rabbimizin kahrını hatırlatması aslında bir hidayet çağrısıdır. Ama hidayete davet, kahrı hatırlatarak başlamaz, öncelikle akla ve duyulara hitap eden deliller gelir. (Rad, 13/16) Allah'ın indirdiği Kur'an'da ve kâinatta sergilediği delillerde Allah'ı bulanlar hakikate saygıdan doğan teslimiyetle Allah'a boyun eğerler. Bu işe yaramadığında Rabbimiz bize geçmişte yaşanmış çeşitli afet ve belaları hatırlatarak ikaz eder. Bu meyanda Kur'an-ı Kerim'de anlatılan helak kıssaları kahrın evrensel tarihi gibidir. Rabbimizin velimiz olduğunu hatırlarsak bu ikazları dehşet veren korkutmalar olarak değil; bir dostun gidişatınızdan duyduğu endişeyle bizi akıbetimiz konusunda uyarması olarak görürüz. Bu açıdan bakıldığında kahrın arkasında tüm varlığı rahmetiyle kuşatan (Araf, 7/156) Allah'ın lütuf ve merhameti dahi gizlenmiş olabilir. İkazlar işe yaramadığın da sıra adaletin icrasına gelmiştir. İşte bu noktada bazen adalet; zelil kılan, sınırsız bir güç (kahr) olarak tecelli eder. Bu nedenle Allah Teála'nın Kahhar oluşu kimileri için tehdit, kimileri için tesellidir. Bize düşen safımızı belirlemektir.
rûberû tekrar paylaştı.
Hz. Aişe'nin bu düzeltmesi olmasa nasıl düşünecektik?
Hz. Aişe'ye, Ebu Hureyre'nin, Resulullah: 'Uğursuzluk üç şeydedir; evde, kadında ve atta buyurdu.' dediği sorulunca, o şöyle cevap verdi. "Ebu Hureyre iyi ezberleyememiş, o girdiğinde Resulullah sav 'Allah, Yahudileri kahretsin, şöyle derler: Uğursuzluk üç şeydedir; evde, kadında ve atta' buyurmuştu ama o, hadisin başını işitememiş, sadece sonunu duymuştur.
Sayfa 39 - OTTO
Bizi Şekle Kavuşturan: El-Musavvir
Bir rüya gördüğünüzü düşünün. Tanıdığınız bir yerde, tanıdığınız insanlarla birliktesiniz ama bir tuhaflık var. Kime dönseniz sesi, yüzü, mimikleri birbirinin aynı... Hangisi anneniz, hangisi kardeşiniz, hangisi eşiniz ayırt etmek imkânsız. Tam birine yöneliyorsunuz, bir bakıyorsunuz ki sandığınız kişi değilmiş. Susamışsınız ama bütün nesneler hem su hem su değil. Daha doğrusu her şey su gibi görünüyor ama hangisi su, ayırt etmek imkânsız. Suyun da ateşin de görüntüsü aynı. Sizi yakana kadar ateşin ateş olduğunu anlamak imkânsız. Her şey birbirine karışıyor. Uyandığınızda ne hissederdiniz? İşte dünyamızın bu ürkütücü rüyaya dönüşmesini engelleyen, taşlardan kuşlara, çiçeklerden insanlara kadar her bir varlığa, evrende yalnızca ona mahsus olan, benzersiz şeklini verendir Musavvir. Her bir türü değil, her türün her bireyini dahi diğerlerinden ayıracak özellikleri verendir. Bizler ancak bu sayede varlıkları birbirinden ayırabilir, birbirimizi tanıyabilir, tanışabiliriz. Yüce Yaratıcı bizi önce "halk" ederek yokluğun dipsiz kuyusundan yeryüzüne çıkarmış, sonra "var" etmekle yetinmeyip her bir varlığı bütün evren içinde sadece kendine mahsus olan şekline kavuşturmuş, ona fiziki ve ruhi bir bir şahsiyet ihsan etmiştir. (A'râf, 7/11)
Örneksiz, Modelsiz Yaratan: El-Bâri
Zerreden kürreye kadar yaratılmış cümle alemin her bir ferdinin kendi yapısındaki ihtişamın hayrete düşüren mükemmelliği ve bu sayısız efradın, kurtçuklardan gezegenlere varıncaya kadar bildiğimiz bilmediğimiz tüm varlıkların, birbiriyle ahenk içinde ve sonsuz hareket halinde alıp gidişlerindeki nizam ve uyum... İşte aklın künhüne ermesi bir yana hayal etmekte bile zorlandığı bu sistemi bir örneğe ihtiyaç duymadan, yoktan var edendir Bâri... Rabbimizin bu isminin şahsiyetimizde tecelli etmesine engel olacak şekilde elimizi kolumuzu bağlayan, içimizdeki lutf-i ilahinin neticesi olan yetenekleri atıl bırakarak bizi zehirleyen tüm olumsuz düşünceler, aşırı üzüntüler, takılıp kalmalar işi gücü iyiliği yok etmekten ibaret olan şeytanın işidir. Ondan ve yaptıklarından Allah'a sığınıp içinde bir nehir gibi akıp duran yaradılış ihsanlarının önündeki engelleri kaldırmak da kemal yolculuğunun ilk adımıdır. O hâlde eksik etme ihsanını üstümüzden, bizi her an yeniden yaratan ey Bâri!
Reklam
Ölçüp Biçip Yaratan:El-Hâlık
Herhangi bir şeyin var olmasının O'nun yaratmasına bağlı olduğunu bilmek, var olsun diye uğraştıklarımız olmayınca arzumuz hilafına var kılınana razı olmayı kolaylaştırır.
Ölçüp biçip yaratan: El-Hâlık
On yedi ilahi ismi peş peşe zikreden Haşr suresinde yaratmanın birbirini takip eden üç safhasına işaret eden Hâlık, Bâri ve Musavvir isimleri peş peşe zikredilmiştir. Esma-i hüsnada eş anlamlılık kabul etmeyen Gazzali, bu üç ismin fonksiyonunu anlatabilmek için Hâlık'ın projelendiren mimara, Bâri'nin projeyi uygulayan mühendise, Musavvir'in de tezyinatçıya tekabül edebileceğini söyler. Hicr suresinin 86. ve Yâsîn suresinin 81. ayetlerinde geçen Hallâk ismi de Rabbimizin sürekli ve mükemmel bir şekilde yaratan olduğunu ifade eder. Allah Teâlâ'nın eşsiz yaratıcılığını ve bir kez yaratmakla bırakmayıp yarattıklarını her daim yeniden var etmeye devam ettiğini idrak etmek insanı daimi şükür makamında kılar. Zaten -kâinattaki yaratılışın sürekliliği bir tarafa- bedenlerimiz, zihinlerimiz ve bilinçlerimiz bir anlığına kesintisiz yaratılışın dışında kalsalar neler olacağını hayal etmek şükreden bir kul olmak için kâfidir.
Her İşinde Büyüklüğünü Gösteren:El-Mütekebbir
Rabbimiz insanlar hakkında eleştirilecek bir hali ifade eden bu kavramın kendi ismi olduğunu bize ilan ederek (Haşr, 59/23) büyüklüğün O'nun şanından olduğunu, kim hakkı olmayan şekilde büyüklenmeye kalkarsa Allah'ın ona kendi büyüklüğünü göstereceğini ihtar etmiş oluyor. Bu sayede insanların birbirine zulmetmesine sebep olacak bütün farazi büyüklenmelerin -daha gün yüzüne çıkmadan- önüne geçiliyor. Kendini yüksek görmeğe çalışmak hakikatte kendinin iflasına uğraşmak demektir. Allah'ın Mütekebbir oluşunu aklı ve kalbiyle idrak eden birinin bu idrakle aynı anda O'na isyanı imkansız hale gelir. Bir günah işlediğimiz sırada iman ve akıl nurunun kişiyi terk ettiğini söyleyen hadisler işte bu hali ifade ederler. Esma-i hüsna müellifleri de bu isme "kulları arasında azamette kendisiyle yarışmaya cüret edenlere karşı büyüklüğünü izhar edip onlara gereken cezayı veren" anlamı vermişlerdir.
Yüceler Yücesi:El-Azîz
Bu ismin tecellisiyle kendisindeki izzetin bilincinde olan kişinin yaptığı her iş o izzete layık olur. Her ne üretiyorsa kalitelidir. Baştan savma, özensiz, rastgele iş yapmaz. Bilir ki yaptığı iş şahsiyetindeki izzetin temsilcisidir. Yine bu bilince sahip olan insan beraber yaşadığı ailesine, eğittiği çocuklarına/öğrencilerine, idaresine verilmiş elemanlarına asla onları aşağılayarak davranmaz. Bilir ki emri altındakilere kendilerini nasıl hissettirirse onlar öyle davranacak, öyle çalışacak, öyle üreteceklerdir. İnsan kendindeki izzet sayesinde başkalarının izzetini görür ve korur. Efendimiz (sas) de tevazunun kişinin izzetini artıracağını söylerken buna işaret etmiştir.
Yüceler Yücesi:El-Azîz
İzzet Allah Resulü'nün ve İman Edenlerindir Yüce Allah, göndermiş olduğu Kur'an-ı Kerim'de çeşitli ayetlerde (Yunus, 10/65; Fatır, 35/10) izzet ve şerefin bütünüyle kendisine mahsus olduğunu vurgularken bir ayette (Münafikun, 63/8) "İzzet Allah'ın, Resulü'nün ve iman edenlerindir." buyurarak Allah Resulü'nü ve müminleri kendi yanında izzetine ortak etmiştir. Bu mertebe Allah'tan başkasının veremeyeceği muazzam bir ikramdır. O'na iman edenin hangi derecelere yükseleceğini müjdeler. Nisa suresinin 139. ayetinde ise Allah'tan başkasının yanında olmakla izzet ve şeref arayanların bu amaçlarına ulaşamayacakları haber verilir. Zira izzet ve şeref Allah'a kulluktadır. O'na her elimizi açışımızda izzetinin kapısında duruyoruz demektir. Her ibadetimiz, her zikrimiz, her duamız bize O'nun izzetini hatırlatan vesilelerdir. Bütün izzet ve haysiyetimiz O'nun vergisidir ve ancak O'nun lütfuyla artar, korunur. Haysiyetini O'ndan başkasının yanında arayanlar zillete düçar olurlar. Çünkü mahluk olan bir başkasına ancak kendinden aşağı düzeyde bir onur bahşedebilir. Bu da bizatihi zillettir. Ama Alemlerin Rabbi'nin bahşettiği izzet insanı âlemlerin üzerine çıkarır. Bu ihsandan mahrum kalmak da zilletin ta kendisidir. (Al-i Imran, 3/26)
Yüceler Yücesi: EL-AZİZ
Sâffât suresi 180. ayet-i kerimede Cenab-ı Hak kendisini "İzzetin Rabbi" olarak tanımlar. Bu durumda O "izzet" namına akıl ve hayalimize gelebilen/gelemeyen ne varsa hepsinin sahibi ve kaynağıdır. O'nun aziz kıldığını zelil edecek; zelil kıldığına da izzet verecek hiçbir güç yoktur. Allah'ın izzetinin idrakinde olmayanlar şeytandan bile daha aşağı mevkidedirler. Çünkü o dahi yemin ederken Allah'ın izzetine yemin etmiştir. (Sâd, 38/82)
1.401 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.