İhmal edilen her şey ölür. Ertelenen şey erteledikçe daha da uzaklaşır. Söylenmek istenip de söylenmeyen sözler kalpte yük kalır. Yürünmeyen yol birikir. her şey yerinde ve zamanında güzel...
Halife Leyla’ya dedi ki:
“Sen o musun ki, Mecnun senin aşkından
perişan oldu ve kendini kaybetti.
Sen başka güzellerden daha güzel değilsin.”
“Sus!” dedi Leyla, “Çünkü sen Mecnun değilsin.”
Yaşadım aranızda, artık bitti, insanlar!
Fenaları tanıdım ve sevdim iyileri.
Kavgamız sona erdi, tükendi bütün günler.
İnsanlar! sıranızdan çıkan insanın biri.
Geç kaldık, Yarab, geç kaldık!.
Şu hayat işte, gök, dallar, gün,
Bizi sardı, çok oyalandık,
Geç kaldık, Yarab, geç kaldık .
Bırakıp fazlasını ömrün,
Koşup sükûnuna ermeğe,
Koşup sana hesap vermeğe
Geç kaldık, Yarab, geç kaldık...
Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...
Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı,
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...
Ben artık korkmuyorum, herşeyde bir hikmet var
Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.
...
En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz
Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz...
Nasıl anmazsın o çocukluk günlerini!
Dalda bülbülü vardı, gökte beyaz bulutu.
Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzıyan günlerdi yaz,.
Bir beyaz âlemdi kış.
Başkaydı güneşi, böyle değildi ayı.
Artık istemiyorum yaşamayı!
Bir gün ver bana Tanrım,
Tâ çocukluğumdan kalmış...
Ne oldu o geceler, eski akşamlarımız?
Beyaz elbiseler giydiğin zamanlar...
Niçin yazmadık bir yere satır satır.
Duvarlar! ne oldu konuştuklarımız
...Ne ettik ömrümüzü!...
Hiç olmazsa unutmamak isterdim!
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar..
Yalnız bırakmayın beni hâtıralar!
Az yanımda kal, çocukluğum,
Temiz yürekli, uysal çocukluğum...