Bu kadar çelimsiz ve dayanıksızsak eğer, çok daha iyi bizim için, çünkü o zaman, gelecekteki varlığımızın sınırsız olanaklarına karşı çıkacak bir şey yok demektir. Dayımın ölümüyle bir kez daha kanıtlandı bu. Öldüğünde yüzü sakin, huzur dolu ve ciddiymiş, oysa yaşadığı sürece, gençliğinde de yaşlılığında da hiç öyle olmadığı bir gerçek. Mezarın ötesinde bir yaşam olduğunun -en ciddisi değilse bile- kanıtlarından biri bu bence.
Aynı şekilde, beşikteki bir çocuğun gözlerinde de onu uzun süre yeterince seyredersen eğer, sonsuzluğu görürsün. Kısacası, bu konuda hiç bir şey bilmiyorum, ama işte, hergün yaşadığımız günlük, gerçek yaşamı tek yönlü bir tren yolculuğu haline getiren de bu bilmeme duygusunun ta kendisi... Hızla ilerliyorsun, ama hiçbir nesneyi yakından ayırd edemiyorsun ve , lokomotifi göremiyorsun...
Ama ben hep uyanıyorum rüyalarımdan, bomboş buluyorum yanımı. Tek, terk edilmiş bir halde kalıyorum. Karanlık, umutsuz hayatım. Ruhum susuz kalmış, kalbim aç. Asla da doymayacaklar
İçine kapanık insanlar, bazen dışa dönük insanlardan daha çok ihtiyaç duyarlar duygularını açıkça konuşmaya. En katı görünen insanlar bile insandır ne de olsa. Onların "sessiz denizlerine" böyle cesaretle girmek onlara çok büyük bir iyilik yapmaktır kimi zaman.