Mevlana Halid-i Bağdadi
Server-i Alem, sana aşık olup da yanarım! Her nerede olsam o güzel cemalin ararım. Kabe kavseyn tahtının sultanı sen, ben bir hiçim, Misafirinim dememi saygısızlık sayarım. Herşey cihanda, senin şerefine yaratıldı, Rahmetin bana da yağsa, o an olur baharım. Herkes kabeyi tavaf için geliyor Hicaz'a, Sana kavuşmak şevkiyle, ben dağları aşarım. Saadet tacı giydirildi, rüyada başıma, Ayağın toprağı serpildi yüzüme sanırım. Dostunu öven aşıkların bülbülü, ey cami! Divanında şu yazılar, oluyor tercümanım: Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek gibi, Senin ihsan denizinden bir damla arzularım!
Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleri'nin Ramazan sohbetlerinde geçtiğine göre, şunları söyledi Hazreti Ali, "Sabır, hedefe ulaşmanın anahtarıdır; direnişin sonu zaferdir. Her isteğin gerçekleşmesinin bir vakti vardır; kader, o vakti harekete geçirir..."
Sayfa 24 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi, sohbetlerinde şöyle söylerdi: Nefs-i emmâreden kurtulmanın alâmeti, insanların övmesi ile ayıplamasını, eşit görmektir. İnsanların rağbetine sevinip, aramamalarına, etrafınızda dolaşmamalarına üzülmek, basitlik, büyük akılsızlık ve anlayışsızlıktır. "İhlâs ne kadar çok olursa, evliyanın yardımı o kadar ziyâde olur."
Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi diyor ki,
*** "Şunu iyi biliniz ki, sizin bana en sevgiliniz; dünyâ ehline alâkası en az olanınız, başkasına yük olmayanınız, fıkıh ve hadîsle meşgul olanınızdır."
Resûlullah'ın heybeti var...
Mevlana Hâlidî Bağdadi talebeleri ve sevenlerinden büyük bir cemâatle Şam'a doğru ilerlediler. Şam arazisine geldikleri zaman, Safvek bin Fâris diye meşhur Şemmer kabilesinden bir yolkesici, adamları ile kafileyi soymak istedi. Safvek bin Fâris, bu hâdiseyi şöyle anlatır: -"Pek çok yardımcımla Mevlânâ Hâlid'in kafilesine hücum edeceğim zaman, kafileden beyaz elbiseli, ata binmiş, heybetli biri göründü. Sonra gözlerimizin önünde büyük bir dağ kadar oldu. Yolcular ile aramızda büyük bir engel teşkil etti. Artık kâfiledekileri seçemez olduk. Boyunun uzunluğu semâya kadar varan bir büyük dağ gibi olan bu zâtı görünce, korkudan bir titreme gelerek, mızraklarımız elimizden düştü. Sonra herkes hayvanlarından düştü. Artık kafilede Allah'ın sevgili bir kulu olduğunu anladık ve hep bir ağızdan, "Aman aman, affedin, affedin!" diye bağrıştık. Bunun üzerine kafile görünmeye başladı. İçlerinde Mevlânâ Hâlid'i görünce, hepimiz kusurlarımızın affını rica ve niyaz ettik. Ellerine sarılarak tevbe ve istiğfar eyledik."
{Mevlânâ Hâlid} Son vasiyetlerinin birinde şöyle demişti: “Allah’a yemin ederim ki, bulûğ çağından îtibâren iki vakit namazı kazâya bırakmadım. Kuşluk ve teheccüd namazları da üzerimden geçmedi. Bu sözleri işitip de, ‘Şeyhimiz hayır ve hasenâta muhtaç değildir’ demeyin. Vefâtımdan sonra hayır ve iyiliklerde bulunun. Fâtiha-i Şerife’den ve İhlâs-ı Şerif’ten bizi unutmayın.” _____ Ahlâkı ve Takvası
Sayfa 14 - HÂCEGÂNKitabı okuyor
Reklam
Mevlânâ Hâlid {kaddesallâhu sirrahu aliyye} 1193’te {1779} Kerkük’e çok yakın olan Irak’ın Süleymâniye şehrine bağlı Karadağ kasabasında dünyâya gelmiş ve orada büyümüştür. Karadağ, akarsuları, bağları, bahçeleri ve ilim merkezi olan medreseleriyle meşhûrdur. ___ İlim Tahsîli
Sayfa 11 - SEMERKANDKitabı okuyor
Asıl adı Ebü’l-Behâ Ziyâüddin Halid b. Ahmed b. Hüseyin eş-Şehrezûrî’dir. Soyu baba tarafından Osman b. Affân’a {radıyallâhu anh} dayandığı için kendisine “Osmânî” denilmiştir. “Efendimiz, büyüğümüz” mânâsına gelen “Mevlânâ” ismiyle tanınmıştır. Babası “Şeşangost” {altıparmak} lakâbıyla tanınan Pîr Mikâil {kaddesallâhu sirrahu aliyye} kâmil bir velîdir. Mevlâna Hâlid’in yetişmesinde babasının büyük emeği geçmiştir. Annesi ise hem hayatı hem de asâletiyle bölgede tanınan büyük velî Pîr Hızır Fâtımî’nin {kaddesallâhu sirrahu aliyye} soyundandır, anne tarafında nesebi Ehl-i Beyt’e kadar uzanır. ___ MEVLÂNÂ HÂLİD-I BAĞDÂDÎ
Sayfa 10 - SEMERKANDKitabı okuyor
129 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.