Bağıra çağıra çağımızda dinsizliğin alıp yürüdüğünden söz eder; zaman zaman bağnazlaşır, günde iki kere kiliseye gider, dinin gereklerini yerine getirir, ve böylece de dindar bir adam olduğu, Tanrıya karşı görevlerini yerine getirdiği yargısına vararak vicdanını aldatır. Böyle bir adam, vehim içinde, kendisi gibi dindarlık gösterilerine girişmeyenleri, ahlaken ondan bin kat daha dürüst olsalar bile, küçümser. İşte bu da dünya yüzündeki bir başka şer çıbanıdır, ve kanımca hiçbir yanlış ilke, bu çıbanın neden olduğu denli ciddi kötülüklere yol açmamıştır.
Vicdanını rahibinin emin ellerine teslim etmiş, rahibin ondan tek beklentisiyse Papa'ya inanması, kiliseye girmesi, haç çıkarması, tespih çekmesi, iyi bir Katolik olması. Ve bunlar onun vicdanen cennete girmesi için yeterli!
İnsanlar mallarını başkasının almasına dayanamaz ve topraklarının sınırlarıyla ilgili en ufak bir anlaşmazlık çıkmayagörsün, hemen taşa ve silaha sarılırlar, buna karşın yaşamlarına başkalarının karışmasına izin verir, hatta gelecekte kendilerini ele geçirecek kişileri bizzat çağırırlar. Parasını paylaşmak isteyen biri bulunmaz, ancak her insan yaşamını birçoklarıyla paylaşır. İnsan malvarlığını korumak konusunda oldukça hesaplı davranır, ancak açgözlü olmanın onur vesilesi sayılacağı tek konu olan zamanın harcanmasına gelince oldukça bonkör davranırlar.