Kitaplarla içli dışlı olmuştu. Onlarla konuşmuştu hep.
Kitaplar alıp götürmüştü onu. Geçip gitmiş zamanlara, özge dünyalara, Avrupa’lara, kongrelere, bildirilere… Tire’ye, Nevşehir’e, Tokat’a. Eski kütüphanelere…
Elde adam çoktur ve kimisi dost diken kimisi düşmandır. Dost görünen düşmanlar dahi vardır. Ve baştan denilmiş ki insanoğlunda türlü türlü haller olur…
Yahu bu insanoğlu niye böyledir… Şimdi gitsen dalaşacak olsan, altı üstü bir çeyrek su… Bir çeyrek su ama, mevsim o mevsim ki bir çeyrek suya millet birbirini kurşunlayacak vaziyete gelmiş…
Çocuklarımız “ağaç” kelimesini sadece kitaplarda görebilir hale geldi. Belki de şehir merkezine birkaç yapay ağaç kondurabiliriz, en azından hatırlarız neye benzediğini.