Kemal Sayar: Bu toprakların yetiştirdiği Neşet Ertaş'ın çok güzel bir türküsü var: "Cahildim dünyanın rengine kandım." Hepimiz dünyanın renklerine kanıyoruz. Biz büyürken dünya kirleniyor; kalbimiz temiz kalıyorsa fıtrata yabancılaşmamış, otantik insan oluyoruz.
Nasıl aşık olunur unutsak, nasıl kavga edilir unutsak, nasıl ağlanır unutsak, unutsak tarhana çorbasının tadını, sevgiliyle hangi sokaklarda dolaştığımızı, hangi iire vurulduğumuzu. Herşeyi ama herşeyi unutsak. Bu tarihin ve coğrafyanın ürettiği her bir kelimeyi, duyguyu, olayı, anıyı, hayali, umudu, isyanı unutsak. Sonra bir Neşet Ertaş türküsü dinlesek. Yalnızca bir tane Neşet türküsü dinlesek. Unuttuğumuz herşeyi yeniden hatırlayabiliriz. Hatırlayabiliriz,evet.
Yaraların sadece yolda olmakla şifa buluyor. İçindeki boşluğu sadece yol onarıyor. Yola çıktın çünkü bir yaran var. Doğduğun günden beri ruhun sızlıyor. Sen de diğerleri gibi kendini zamanın o büyük kahkahasına bırakabilir ve hayatı, emniyet şeridinden giderek yaşayabilirdin. Ama o zaman yeni denizleri kim bulacaktı ha? Yeni öykülerde ve yeni insanlarda kim ısınacaktı? İçin nasıl zenginleşebilecekti? Dışarıda çağlayan bir macera var, ruhunu ona katman gerek. Onunla çağlaman, bir âlem olup akman gerek. Sen ey yolcu, Simurg kuşunun kendisisin. Hem padişahsın hem kölesin.
"Yol, yolcu, yolculuk." Neşet Ertaş ile bitirelim: 'Hep yolcuyuz böyle geldik gideriz / Dünya senin vatanın mı yurdun mu.'
Ne zaman bir Neşet Ertaş türküsüne denk gelsem ürperiyorum. O seste, o tınıda, o bazen dört beş dakikayı bulan saz girişinde bir yürek yangınıyla karşılaşıyor ya insan, olduğu yerde kalakalıyor öyle. Çok garip bir his. Hani gönül gözü diye bir tabir vardır, Neşet Ertaş türkülerinde aynı zamanda gönül kulağı diye bir eşsiz nimetin de farkına varıyor insan. Bağrı yanık ve ciğerden, yürekten gelen o ses bir çift kanada dönüşüyor hemen. Uçuyorsun ama yerde. Gökte uçmak kolay, zor olan yerde uçmak. Özellikle bu çağda. Sahi "Bize rahmet yerden yağar" mı demişti Hazreti Yunus?
Neşet Ertaş' ın binlerce yılın görgüsünden, edebinden, yolundan gelen deyişi de, insanın insanı gözü görsün, gözünden önce de gönlü görsün diyedir: "Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez / gönülden gönüle giden yol gizli gizli". Aynı yolun yolcusuyuz, dost bağının bülbülüyüz erenler diye bir coşmak, sevinmek, hey heylenmek geliyor insanın içinden bunları duyunca, bunlarla var olduğunu bilince. Yoksa da var olursun ama sadece 'var' olursun o kadar.