Darulelhan'da okuyan genç bir Türk kızı, alafranga müziğin yurda giriş yaptığı ve gönülleri hoplattığı:) bir dönemde alaturka müzik eğitimi almaktadır, ud çalmaktadır. Kızımız yazarın ona çizdiği kaderle Fatih'de oturmaktadır. Üstelik evirip çevirip Mesnevi'yi, Rubayiat'ı, Gazali ve Farabi'yi okuyan bir babanın kızıdır, işi her oturan adam tembel değildir, her koşan da çalışkan değildir deme gafletine kadar vardırmış bir adamın (doğu oturur görünür ama çok iş yaparmış!). Diğer yanda çocukluğundan beri beraber oldukları komşusu Şinasi ile evlenmek üzeredir, kızımızın akranı ancak 96 yaş olgunluğunda, sinir bozucu bir adam. Kızımız yazarın çizdiği bu kadere karşı isyan duygusuyla olsa gerek ben Harbiye'ye gitmek ve dans etmek istiyorum, piyano çalmak, balolara gitmek ve güzel giyinmek istiyorum diyor. Bu kısmi özgürlüğü bahşeden yazarımız daha sonra kızımızın önüne öyle bir olay çıkarıyor ki aman Allah'ım, kzımız birden büyük bir gaflet içerisinde olduğunu anlıyor (!)
Yazarımızı kendi içindeki adaletle başbaşa bırakıyorum, kaçamazsın ey Safa! :)
Özetle yönümüzü batıya dönelim diyenlere, koşalım diyenlere bak orada genç kızlarımız için ne tehlikeler var diyen yazarımız, okurlarına Doğu'da oturalım mesajı vermiş, Doğu'da koşulabilir de diyebilecekken yanlış bir yol haritası seçmiştir.