Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ezgi

Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte ; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet, uğrunda ölmeye . Kitaplar haklıydı. Dünyada böyle kadınlar da vardı
Reklam
çocuklarını istismar eden anne babalara yalnızca " katı" denildiği ; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına "sinir krizi " adı verildiği ; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların " edepli " , " zarif " görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise "kötü" damgası yediler.
Sayfa 17
Kitap okumak ,dağa tırmanmaya benzer. ... Okumak yalnızca keyif almak, heyecan duymak için değildir. bazen her satırı inceler, aynı metin içerisinde gidiş gelişler yaparak tekrar tekrar okur, başını iki elinin arasına alarak ilerlersin. O bunaltıcı süreç sonunda birden görüş alanın açılır. Uzun mu uzun dağ yolunu tırmandıktan sonra tüm manzarayı görebilir hale gelebilmek gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kitaplar senin yerine yaşayacak değil. Kendi ayaklarıyla yürümeyi unutan kitap kurdu, eski bilgilerle şişmiş bir ansiklopedi , birileri gelip açmadıkça hiçbir işe yaramayacak bir antika olabilir ancak
Yalnızca kendini kaptırarak kitap okudun diye, görebildiğin dünya da genişleyecek sanma. Ne kadar bilgi depolasan bile, kendi kafanla düşünüp kendi ayaklarınla yürümedikçe her şey sahte, havada ve gelip geçici şeyler olarak kalır.
Reklam
Olgulara yüreğinin penceresinden bakmazsan tam olarak göremezsin. En önemli şeyler de gözle görülemez
Ben, yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim
Ben yoktum ; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeyim; kelimeler bile yan yana gelerek beni tamınlamak istemezlerdi. Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı ; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri beni içine alsaydı!
Bir ağacı, kuşu filan seyrederken değil, düşünürken sevmiştim
Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
Reklam
Ülkeme ve insanlarına kızmağa başladım : Kimsenin doğru dürüst okuduğu yoktu. Doğru dürüst hissetmesini bile beceremiyorlardı.
Gülümsediğimi gösteren bir ayna olsaydı ; biraz da ışık
Yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor.
İnsanlar ölümün görüntüsüyle böylesine samimi oldukları için, hayatın anlamını bizlerden daha fazla takdir ederek yaşıyorlardı.
Reklam
Ah! İnsan tıkılıp kalırsa bir müzeye Ve yaşamı ancak tatil günlerinde görürse, O da ancak dürbünle, uzaklardan sadece, Nasıl yönetebilir dünyayı sözlerle?
Ve sevgili dostum, yanlış anlaşılmaların ve tembelliğin, dünyada entrika ve kötülükten belki daha fazla yanılgıya yol açtığını bu küçük mesele ile bir kez daha anlamış oldum.
Acının insanlarla paylaşıldığı taktirde azalacağı konusunda kuşkusuz haklısın, değerli dostum, keşke insanlar - niçin böyle olduklarını ancak Tanrı bilir! - geçip giden şimdiyi yaşamak yerine, geçmişte kalan hatıralarını anımsamak için hayal gücünü bu kadar zorlamasalar.
Mutluluğun tek bir türü vardır ama mutsuzluk bin bir şekilde ve büyüklükte gelebilir. Tolstoy'un dediği gibi " Mutluluk masal, mutsuzluk ise öyküdür."
Sayfa 225Kitabı okudu
"Kitapları ne yaptın?" diye sormuştum o akşam. Kitaplar en zoruydu, biliyordum. Yıllarca o evden o eve koli koli taşıdığın, bin türlü nakliyeci suratı çektiğin, evlat gibi üzerine titrediği ama işte bir gün gelip vedalaşılması icap eden kitaplarını öğle birine emanet etmeliydin ki, bir daha dönüp almayacak da olsan, bundan böyle emin ellerde olduklarını bilmen gerekirdi.
Sabahın erken saatlerinde, henüz üzerine hiçbir şey çizmediğim bembeyaz tuvale öylece gözlerimi dikip bakmayı eskiden beri severim. Şahsen ben bunu "Tuval Zen" diye adlandırıyorum. Henüz hiçbir şey çizmemişimdir ama orası kesinlikle boş değildir. O bembeyaz görüntüde gelmesi beklenen şey kendini gizliyordur.
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
Duygularım bu sonsuz sessizlik içinde jilet gibi keskin ağızları olan bir sarkaç gibi, bir kutupta diğer kutba doğru büyük bir yalnızlık yayı çizerek gidip geliyordu.
Sayfa 235Kitabı okudu
Canlı bir portre yapmak için asıl gerekli olan, karşındakinin yüzünün özü olan şeyi görüp ortaya çıkarma kabiliyetidir. Bir yüze bakmak bir anlamda el falına bakmaya benzer. Bir insanın yüzü doğduğu zamankiyle aynı değildir, zamanın akışı içinde çevresel faktörlere gitgide şekillenir ; öncesi ve sonrası birbirinden farklıdır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Sans Terre kelimesinden kimileri evsiz ve yurtsuz anlamını yüretse de aynı kelime olumlu tarafından bakıldığında " belli bir yeri yurdu olmamak ancak her yerde evinde gibi olmak" anlamına da gelecektir.
Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o, telafisi imkânsız son günün endişelerine ne demeli? Giyotin sehpasına çıkan o istirap merdivenine ne demeli? Onlara göre bunlar acı çekmek anlamına gelmiyor.
... aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktı.
Sayfa 213Kitabı okudu
Hepimiz kendince birer hayvanat bahçesi, tek bir bedenle kuşatılmış birer koloniyiz. Birçok türden oluşmuş kolektif yapılarız. Koca bir dünyayız.