" "Öyle ya, okul ne işimize yarar bizim?"
"Eski çağlardan beri köylüyüz biz; çapamızla çalışır, karnımızı doyururuz. Çocuklarımız da aynı işle geçineceklerine göre okul onların nesine? Okumak bizim gibi halkın değil, bizi yöneteceklerin işine yarar. Öyleyse fazla kafa ağrıtma!" "
"Doğumevlerinde, sokak aralarında ve gece eğlencelerinde tıkır tıkır işleyen zaman, kentin hızıyla oynardı. İnsan güneşi, ayı, yıldızları unutur, yalnızca saatlerle yaşardı. İş saati, okul saati, randevu saati, yemek saati, dışarı çıkma saati. Sonunda uyku saati geldiğinde, dünyayı düşünecek dermanı ve isteği kalmazdı. Kendini karanlığa bırakırdı. Tek bir anlamın, her nesnede gizli olan anlamın içinde sürüklenip giderdi. Neydi o anlam ve bizi nereye çekerdi? Aklı bu soruyla bulanmasın diye insan kendisine küçük hazlar yaratır, bunların peşine düşerdi. Yaşamın ağırlığından kaçar, rahat uyur, zihni böylece hafiflerdi. Kalbi de hafiflerdi. Buna inanırdı. Ta ki içindeki bir duvar yıkılıp kalbi ezilene kadar. O yıkıntının altındaki çarpıntının, kalbinin değil zamanın çarpıntısı olduğunu anlayınca korkardı. Çaresiz kalırdı. Kahpe zaman, inkâr edilse de edilmese de gelir, insanın tenine ve kentin damarlarına sızardı."
Geçmişin, kendini yoksunluklarından doğurduğu yeni hayatlar. Bir önlem duygusuyla günümüzü daraltan korku. İyi okunabilirse tevazuyu öğrenebileceğimiz kitapsız, öğretmensiz bir okul. Şu da insanın yaşarken kavrayacağı bir trajik bilgi: Gelecek; çoktan ölmüş olacağımız zamanlar.
Okul öncesine öneririm annem bana okurken pür dikkat kitabı dinliyordum hem arkadaşlığı hem de yardımlaşmayı öğreten sıcacık bir hikaye çooook güzel bir kitap bu kitabı okul öncesine çok çok çok öneririm.
Okuyorum. Hastalık gibi bir şey bu. Elime ne geçerse, gözüm neye değerse okuyorum: dergiler, okul kitapları, ilanlar, sokakta bulduğum kağıt parçalan, yemek tarifleri, çocuk kitapları. Kağıda basılmış ne varsa.
Mina, günlerin birbirine çok benzediğini hatta aynı olduğunu düşünür. Günleri birbirinden ayırmak için Günleri Ayrıştırma Projesi hazırlar ve her gün farklı şeyler yapmaya başlar. Okul arkadaşları da bu projeye destek verir ama durumdan memnun olmayanlar da vardır.
Okul denen şey, aynı şeyleri tekrarlamak, çizmek, birleştirmek mi yani?
Kafe-bakkal çok daha gerçek!
Okul durmadan -miş gibi yapmaktı, komikmiş, ilginçmiş, iyiymiş gibi yapmak.
Burası yalnızca korkunç kuralları olan tuhaf bir okul değildi. Buradaki herkes gerçekten kötü niyetliydi, adaleti ve düzeni sağlamakla yükümlü olanlar bile.
Fıtır sadakasının geçerlilik şartlarından biri de temliktir.
Temlik eşya üzerindeki mülkiyet hakkını veya malî bir hakkı başkasına devretmeyi ifade eder.
Cami, okul, köprü, yol vb. yerlere temlik söz konusu olmayacağından fıtır sadakası verilemez (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/368-369).
John Locke bir eğitimci olarak Locke'un bizim için oldukça önemli bir insan olduğunu belirtmek isterim incelememi yazmaya başlamadan önce. Siyaset alanında liberalleşmeyi ve siyasal toplum ile devlet arasındaki bağı sistemleştirendir Locke aynı zamanda. Eseri bir öneri dahilinde okumaya başladım ancak dilinin akıcılığı olduğunu düşünmüyorum ve dile getirilen içerik neden önceden üniversite okumak istemediğimi, kendimi okul sistemi içinde kötü hissetmeyi asla kesemediğimi hatırlattı. Uzun yıllar boyunca aileme evde eğitim almak için yalvarmıştım, onlarda bana gerçek bir diplomaya sahip olmadan hiçbir şey olamayacağımı söylemişlerdi. Eğitim, elbette bir sosyalleşme aracı; bireyin kendini keşfetmesinde etkin bir güç ancak ne yazık ki tek tipleştirilen eğitim sisteminin zaruri bir ihtiyaç gibi dile getirilmesi rahatsız olmama neden oldu. Örneğin ben oluşturulan öğrenci profili bağlamında her zaman niteliksiz olandım çünkü türkçe matematik çözemiyordum, zamanında yurtdışında okumaya hazırlanırken aslında matematik yapabildiğimi fark ettim. İngilizce olarak matematikte SAT sınavında 45-50 soru aralığında full net yaptığımı biliyorum ancak Türkçe matematik testinde tek bir doğru bile çıkartamam. Ne yazık ki eğitim, asla doğru yolun bulunabileceği bir alan değil, bireysel öğrenme farklarının bu kadar derin hissedildiği bir noktada. Locke'un düşüncelerinin günümüz dünyasında yetersiz kaldığını varsayıyorum.