Her ânı birbirine benzeyen günlere hapsolmuş bir yaşam, çağımızda bireyin önemli sorunlarından. Bu öyle normal bir hâl almış ki çoğu zaman farkına bile varmıyoruz. Çalan saatin ziliyle güne başlayıp yollara düşen, yaptığı işi sadece yaşamını devam ettirmek için yapan, sıkıntı ile varlık çabasının iç içe geçtiği bir hayat var önümüzde.
Seneler geçip gitse de bazı şeyler asla değişmiyor.
Bir sabah uyandıktan sonra dizlerinde turp filizi çıkan karakterimiz bizleri kliniklere, kaplıcalara getirip götürken çok güzel bir psikoloji olay örgüsüne eşlik ediyoruz.
Durmadan dönen bu dünyada bizlerde duramıyoruz sanırım yerimizde.
Kitabı önemli kılan ise barındırdığı bu ince eleştirileri hoşuma gitti.
Hatta karakterin bazı sözleri var, durup düşündüren cinsten "Hastane koğuşlarındaki hemşirelerin izin istemek gibi bir yükümlülüğü yoktur. Hastalar ise adına yatak dediğimiz kalıplara dökülmüş, zar zor insanı andıran defolu ürünlerden başka bir şey değildir.” cümlesi örneğin.
Kitap sonrasında gerçekliğin sınırlarını sonuna kadar zorlayan bir anlatıyla devam ediyor. Okurken yaşananların karakterin tedavi esnasında gördüğü halüsinasyonlar mı yoksa başına gelenler mi olduğunu metnin son cümlesine kadar ne olduğunu kestirmek pek mümkün gibi görünmüyor.
Kovo Abe'nin usta kaleminden enfes bir roman sizleri bekliyor.
Bu kitabı 2. kez okuyorum.
Benim gibi ağır ağır iç döken, bunalmış herkes den uzakta kalmış gibi hissettiren bir kitap.
sokağın, yoksul evlerin ve şehrin arka sokaklarının gururlu ama gariban çocuklarını öyküleyen Emrah serbes bu kez psikolojik bunalıma sevk ediyor insanları. İnsanın hayat akışının değişmesinin o kadar hızlı olduğu konusunda tereddüt içerisinde olan varsa şayet bu kitabı okumalı kesinlikle.
“Seni seviyorum. Sana cesaretim var. Sana hazırlık yaptım! Bu hayat denen maskeli baloya seni sevmek için geldim. Bu şiirsiz dünyanın kalbi olmak için geldim.”
sözü'nü de bayağı beğendim.
Erken KaybedenlerEmrah Serbes · İletişim Yayıncılık · 20219,9bin okunma
Rip Van Winkle'ın sihirli Catskill dağlarında karşılaştığı kâşif Henry Hudson ve tayfalarının hayaletlerinin büyüsüyle 20 yıl ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı boyunca uyumasını konu alan mitolojik bir Amerikan romanı.
Klasik bir hayat süren kahramanımız bir gün köpeğiyle birlikte bir hava alayım diye gezmek için evinden ayrılıyor, bir süre dolaştıktan sonra kendini bir taşın kenarında köpeğinden ayrı bir şekilde uyarak buluyor.
Sonra etrafına bakındiktan sonra kendisini tuhaf görünüme sahip varlıklar arasında buluyor birden.
Bir takım olaylardan sonra tekrardan yaşadığı yere geri dönüyor kahramanımız lakin geri döndüğünden onu bir sürpriz bekliyor.
Kısa Amerikan novellasini eminim sizde severek okuyacaksınız.
Rip Van WinkleWashington Irving · Can Yayınları · 2022174 okunma
Büyük acıların kıyısında bir bilgelik öyküsüdür kitap. tamamen psikolojik bir kitap sizleri bekliyor.
Angel Dayı, hayatı boyunca çalışıp didinmiş, sevdiği kadınla evlenmiş, mutlu bir hayatı olsun diye çabalamış ama art arda gelen felaketlerle yıkılıp yarı meczup bir ayyaş haline gelmiştir.
Ölmeden önce, çok sevdiği yeğeni Adrien’e yaşadıklarını anlatırken, ona hayatı sorgulaması için ipuçları ve öğütler verir. Kozma’nın başından geçenleri anlatmak istese de buna ömrü yetmez.
Onun öyküsü ise, Angel Dayı’nın hayata dair sorguladıklarına bir örnek oluşturacak niteliktedir…
Angel DayıPanait Istrati · Adam Yayınları · 2003597 okunma