Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şehzade Bayezid af dileme şiiri
Ey serâser âleme sultan Süleymanum baba, Tende canum canımın içinde cananum baba, Bâyezıdına kıyar mısın benüm canum baba? Bi-günahım, Hak bilür, devletlü sultanum baba. Enbiya-1 ser-defter, ya'ni ki Âdem hakkiyçün, Hem dahi Musa ile İsa vü Meryem hakkiyçün, Kâinatun serveri, ol ruh-i a'zâm hakkiyçün, Bi-günahım, Hak bilür, devletlü sultanum baba. Sanki Mecnunam, bana dağlar başı oldu durak, Ayrılub bi'l-cümle mal ü mülkden düşdüm ırak, Dökerüm gözyaşunu “Vâ-hasretâ dâdü'l-fırak" Bi-günahım, Hak bilür, devletlü sultanum baba. Kim sana arzeyleye hâlim eyâ Şah-ı kerim? Anadan, kardaşlarumdan ayrılub kaldum yetim,
Şehzade Mustafa ya yazılan mersiye
Meded, meded bu cihânın yıkıldı bir yanı Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hân'ı. Dolundu mihr-i cemâli, bozuldu erkânı, Vebâle koydular âl ile Âl-i Osmân'ı. Geçerler idi geçende o merd-i meydânı Felek o cânibe döndürdü şâh-ı devrânı. Yalancının kuru bühtânı, buğz-ı pinhânı, Akıtdı yaşımızı, yakdı nâr-ı hicrânı. Cinayet etmedi cânî gibi ânın canı, Boğuldu seyl-i belâya, dağıldı erkânı. N'olaydı görmiye idi bu mâcerâyı gözüm Yazıklar âna, revâ görmedi bu râyı gözüm. Donandı aklar ile nûrdan minâre dönüb Küşâde-hâtır idi, şevk ile nehâre dönüb. Göründü halka draht-i şükûfe-dârâ dönüb Yürüdü kolları yanınca lale-zâra dönüb. Dururdu Şah-ı cihân hiddet ile nâra dönüb Otağ haymeleri karlu kûhsâra dönüb. Müzeyyen idi, bedenlerle ak hisâra dönüb. El öpmeğe yürüdü, mihr-i bi-karâra dönüb.
Reklam
Kıbrıs'ın Fethi 1571 Ağustos, İnebahtı Faciası 1571 Ekim
... Mağlubiyetin Osmanlılar üzerindeki tesirini öğrenmek için, İstanbul'a elçiler gönderdiler. Venedikli elçileri Sokullu Mehmed Paşa kabul etti. Paşa onların niyetini çok iyi biliyordu. Böbürleneceklerdi. Nitekim elçi: "İnebahtı'da sizi yendik diye üzülmeyin!" diye söze başlayınca, sadrazam: "Bre elçi!" diye gürledi, "Siz donanmamızı yenmekle sakalımızı tıraş ettiniz. Biz Kıbrıs'ı almakla, kolunuzu kestik. Kesilen kol yerine gelmez, ama tıraş edilen sakal eskisinden daha gür çıkar. Bu devlet isterse, gemilerinin yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden, demirlerini gümüşten yapacak kadar güçlüdür! Ne bellediniz?" Elçiler böyle bir karşılık beklemiyorlardı. Şaşkınlıktan bocaladılar. Umduklarını bulamadan Venedik'in yolunu tuttular.
Sayfa 197 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Titretti yine Rû-yi zemin Arş-ı semâyı!
Dönemin Mısırlı tarihçisi İbn lyas (ö. 930/1524) Sultan Selim Halep'i aldıktan sonra Abbâsî halifesi III. Mütevekkil-Alellah'ın, beraberinde Şafii, Mâliki ve Hanbeli mezheplerinin kadıları olduğu halde sultanın huzuruna getirildiği ve sultanın halifeye tazimde bulunduğunu nakletmektedir. İbn lyas'ın aktardıkları içinde dikkat çekici
Sayfa 128 - KlasikKitabı okuyor
“Afrikalı hadımlar ‘kökten’ denilen bir iğdiş işleminden geçirilir, hem testisler hem penis alınırdı; Avrupalı ve Kafkasyalı hadımlarda ise yalnızca testisler alınırdı. Bu farkın nedenleri hâlâ belli değil.”
Sayfa 39 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı hükümdarlarının meşruiyeti sadece hilafet görevlerini yerine getirebilecek yegâne güç olmalarıyla ilgili değildir. Henüz hilafet Osmanlı'ya intikal etmeden önce Mısır ve Şam uleması, ayan ve eşrafı dört mezhebin kadıları, Yavuz Sultan Selim'e biat etme, Mısır ve Şam beldelerini Osmanlı'ya ilhak etme taleplerini defaten sultana arz etmişlerdir. Abdullah b. Rıdvân'ın (ö. 1049/1639) Târihu Mısır adlı eserinde aktardığına göre Mısır uleması Mısır'a gelen her Osmanlı elçisiyle gizlice görüşür, Memlük Sultanı Kansu Gavri'nin cevr ü cefasından ve Memlük idarecilerinin şer-i şerife itibar etmediklerinden, Çerkez askerlerin yol kesicilik yaparak Müslümanların mallarını haksız yere müsadere ettiklerinden şikâyet ederek Mısır'ı ilhak etmesi için Osmanlı sultanına ricada bulunmuşlardır. Halep halkının Memlük Sultanına olan nefreti o boyutlara varmıştı ki, Memlük ordusu Osmanlı ordusuyla çarpışmak üzere Mısır'dan Şam'a doğru ilerlerken Halep'ten geçtikleri sırada halk, "Allah sana zafer versin, Sultan Selim " şeklinde desteklemişlerdir.
Sayfa 128 - KlasikKitabı okuyor
Reklam
Zulümler Fethi Gerektiriyordu
... Şehzade Selim, babasına söz vermişti: "Eğer padişah olursam Kıbrıs'ı korsanların başına yıkacağım!" Padişah olmuştu ve Kıbrıs'ın fethini istiyordu. Bu arada korsanlar yağmalarına devam ediyorlardı. Son olarak Mısırlı defterdarın bindiği geminin soyulması, bardağı taşıran son damla oldu. Padişah II. Selim: "Kıbrıs'ı fethedip babamızın vasiyetini yerine getireceğiz" dedi. Şeyhülislam Ebussuud Efendi'den bir fetva alındı.
Sayfa 194 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Bazı tarih kitaplarına göre Viyana Kuşatması esnasında Osmanlı mehteri bütün muhasara müddetince nevbet vurmaya devam etmiş. Mehter sesinin Osmanlı askerine şecaat, düşmanına da korku verdiği bilindiğinden hünkâr mehterin hiç susmadan gece gündüz çalmasını emretmiş. Viyana önlerinde günler boyu bu ses, şehirdeki halkı öylesine bizar etmiş ki, zaferden sonra bir grup papaz şu itirafta bulunmuşlar: -Eğer siz son hücumu yapmayıp da iki gün daha mehter sesi devam etseydi; şehir kendiliğinden düşecekti ve biz teslim kararı almıştık. Bu anekdot, Osmanlı mehterinin ve kös sesinin ihtişamını anlatmak için uydurulmuş bir efsane olsa gerektir.
Orospu çocukları!
Özellikle jeopolitik konumu nedeniyle Osmanlı Devleti'nin gelişmesini, ilerlemesini ve böl­gede güç sahibi olmasını istemeyen dış güçler OsmanlI Devleti'ni parçalamak istiyorlardı. Bu parçalanmayı gerçekleştirmenin en uygun yollarından biri de Osmanlı'da yaşayan azınlıklarla ilgilenmekti. İşte Ermeni sorunu böyle başladı. Dış güçlerin kışkırtmalarına kapılan Ermeniler, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne kar­şı ayaklandılar. Özellikle Anadolu'da yaşayan savunmasız Türk halkına yönelik insanlıkla bağ­daşmayacak yakma, yıkma, cinayet, talan ve katliamlara giriştiler. Elbette Türkler de meşru mü­dafaa haklarını kullandılar ve bu insanlık dışı saldırılara karşı koydular. Ancak büyük güçlerin desteğiyle Ermenilerin Türk halkına karşı saldırıları I. Dünya savaşı boyunca devam etti.
Suriye ve Lübnan
Suriye'de hâlen kullanımda olan sözünü ettiğim bu Osmanlı ondan kalma vagonlara yığılıp Suriye içlerine girmek sadece ka- çakçıların değil, bazı turist öğrencilerin ve gençlerin de ilginç bir sporuydu. Bizim nesilden birçok kişi Avrupa şehirlerinden evvel Suriye ve Lübnan gezileriyle dünyaya açılmıştır. Garip bir etkilenme süreci yaşanırdı; kıtlık içindeki Türkiye gençliği Lübnan'ın görgüsüz tüketiciliğini Avrupa uygarlığı olarak de- ğerlendirir, Suriye'nin gelenekselliğini gericilik olarak görür, bazıları da Baas Partisi'nin meydanlardaki afişlerini veya sokak tiyatrosu misali gösterilerini ilericilik ve sosyalizm zannederdi.
Reklam
“Hadım edilecek Habeşî gençler, Yukarı Mısır’da Kıpti Hristiyanların yaşadığı köylerde hadım edilirdi; esas merkez, Asyut‘un hemen güneyindeki köylerdi. Hadım etmek İslam şeriatına aykırı olduğu için, ameliyat genellikle Osmanlı toprağının çeperinde ve Hristiyan hekimlerce yapılırdı: Kafkasya’ya yakın Ermeni hekimler, Sudan’a yakın Kıpti hekimler.”
Sayfa 39 - Vakıfbank Kültür YayınlarıKitabı okudu
Zaten Osmanlı devleti idaresindeki bütün Arap bölgelerinde devletin hakimiyeti daima şekilden ibaret kalmıştır. Bu bölgeler vergi vermezdi. Asker vermezdi.
Ve sahneye, TEŞKİLAT-I MAHSUSA'yı davet ediyorum
1913'den itibaren yeni bir yapılanmaya giden Osmanlı'daki istihbarat çalışmaları, Enver Paşa'nın özel gayreti ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurulmasıyla bazı kadro değişikliklerine uğramış, Osmanlı LEHİNE yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştı.
Sen pister-i gülde yatasun şevk ile handân Ben kül döşenem külhan-ı mihnetde sebep ne? Cem gibi bir şair olan II. Bâyezid ise ona şu şekilde cevap vermiştir: Çün rûz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet Takdire rızâ virmiyesün böyle sebep ne? Haceü'l-Haremeynüm diyüben da'vi kılırsun Bu saltanat-ı dünyeviyeye bunca sebep ne?
Osmanlı hanedanından hacca gitmiş tek şahsiyet Cem Sultan olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ne ondan önce ne de sonra Osmanı hanedanının erkek üyelerinden başka hiçbir kimse hacca gitmemiştir. İmparatorluğun sona ermesinden sonra Sultan Vahdettin hacca gitmişse de, siyasî karışıklıklar yüzünden haccı tamamlayamadan umre yapıp dönmek zorunda kalmıştır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.