" Aslında edebiyat insan ruhuna ve o ruhun sahibinin yaşadıklarına güçlü bir içsel yoğunlaşmadır. Zaten klasikleşmiş bütün büyük romanlarda bireylerin iç dünyalarına yaoılan bu yoğun gözlemi ve alıntıyı görüyoruz."
“ Bu yol Pasin’e gider
Döner tersine gider
Burda bir yiğit ölmüş
Kuşlar yasına gider “
Öztürkçenin ustası olan yazarın ruhta iz bırakan kitabı. Öztürkçe dediysem de aklınıza öyle Orta Asya ya da İstanbul öztürkçesi gelmesin. Anadolu topraklarının berrak türkçesi gelsin. Öyle ki olay örgüsü de öyle İstanbul’da konaklarda hayatlarına aşina olmadığımız insanların arasında geçmez; Anadolu’nun bağrında yer alan iki gözüm, isli ve sisli Ankara ile Denizli’nin bir köyünde geçer. Anlatıcı da bu iki nokta arasında gidip gelirken Gömü’den geçer ve yol üzerinde giderken yanından geçtiği her bir dağı adıyla da zikreder.
Kitap ilk sayfasında hapsediyor sizi su gibi akan samimi satırlarına. Çünkü Toptaş’ın kaleminden dökülen her cümle bizleri bu eserinde ortak alınyazımızda buluşturuyor. Babalarımızda... Hiç kimsenin yardımını, desteğini istemeyen; her işini kendi yapmaya çalışan ancak yaşlandıkça çocuklarımız olan babalarımızda.
Son olarak Everest Yayıncılık, kitabın kapak resmiyle içeriğin sadeliğini ve özdenliğini en güzel şekilde vurgulamış.