Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

özgür koç

özgür koç
@ozgurkocc
“Melankoli, şehvetli bir hüzündür yüceltilmiş hali ise sanat icra etmektir.”
Etiketler...
Eğitilmedim.
Tekirdağ
Artvin
110 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Tanrı’nın Doğası, İlk Yalan
Bir Ölümlünün Elinden Yaratılış Sorunsalı ( Belki kurgusal olduğu kadar gereksiz, basit ve saçma olabilir ama eğlenceli doğrusu) İyilik, kötülük, günah vb. mefhumların yanısıra; suç, doğru-yanlış, medeniyet ve sanat gibi toplumsal ve kültürel normlar, insanın inşa ettiği veya irade kullandığı süreçlere isnat eder, evet. İnsanın, evreni ve kendini değiştirmeye bu derece muktedir oluşu kaçınılmaz olarak şu klişe soruyu her daim gündemimizde tutmaktadır: İnsan, bilgi ve ihtiyat sahibi bir mahlukat olmasına rağmen nasıl oldu da cennetten düştü ? Şeytan tarafından mı kandırıldı ? Teolojik öğretileri kabul edip öyle olduğunu varsayalım. Peki o zaman Şeytanı kim kandırdı? Aden bahçesine girebilecek kadar ayrıcalık sahibi olan ve ilk insanı kandırabilecek kadar mahir olan bu kurnaz ve semavi varlığı baştan çıkarcak derecede kudret sahibi kişi ( varlık, güç vs ontolojik anlamda) kim olabilir ? Bu ilahi manipülasyon kimin eseri olabilir ? Cevabı o malum varlık ise, yani her şeye kadir olan Tanrı ise, ilk yalancı Tanrı’dır diyebilir miyiz ? Tanrı’nın doğasına içkin olarak kabul edebileceğimiz bu “yalan” mefhumunun, insanlığın serüvenine zemin hazırladığını varsaydığımız an, insanın gelişmekte olduğunu fakat insanlığın yerinde saydığını ileri sürebiliriz.
Reklam
Beğeni
“Beğeni, bireylerin toplumsal dünyada edindikleri bolluk ya da kıtlık deneyimleriyle içselleştirdikleri köklü beklentilerden kaynaklanır”
Sayfa 229
448 syf.
·
Puan vermedi
Dünya Düzeni
Dünya DüzeniHenry Kissinger
8/10 · 210 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Böyle Buyurdu Kissinger…
Başarılı bir dış politikanın vazgeçilmez unsurları: 1- Konu ile ilgili unsurların dikkatli bir şekilde analiz edilmesine dayanan uzun vadeli stratejik görüş. 2- Devlet adamı, muğlak ve sıklıkla birbirleriyle çelişen çeşitli baskıları analiz edip onları bütünleştirici ve amaca uygun yönde şekillendirerek, bu vizyonu biçimlendirmelidir. Bu stratejinin sonucunun nereye varacağını ve bu stratejinin neden tercih edildiğini bilmelidir. 3-Devlet adamı, mümkün olan çerçeveyi zorlayacak şekilde hareket ederek, toplumun deneyimleriyle arzuları arasındaki uçurumu daraltmalıdır. Alışılmış olanın yinelenmesi durgunlukla sonuçlanacağından, burada gereken cesaret hiç de azımsanmamalıdır.
Sayfa 34
Reklam
Shakespeare Dünyası
Shakespeare’in Hamlet’i ve onun çeşitli yorumları üzerinde yeterince mesai harcayan kişi mevzunun havsalaya sığmayan derinliğine de yakinen vakıf olur. Orada öyle patikalar görür ki, pek çoğu uçuruma sürüklerken, kimisi de uçurumdan doğar. Bu konuda sözü T.S. Eliot’a bırakmak gerekirse, “Shakespeare gibi mükemmel bir yazar hakkında asla haklı çıkmayacak olmamız muhtemeldir ve eğer asla haklı olamayacaksak, zaman zaman yanılma biçimimizi değiştirmemiz daha iyi olur”.
Sayfa 20
·
Puan vermedi
Gerçekliğin Emri Düşüncenin İtaatsizliği (!)
Schmitt’e göre Shakespeare’in uçurumundan doğan Hamlet, tarihsel gerçekliğin her türden estetik düşünüme ve özneye baskın geldiği şiddetli bir parçalanmaya tanıklıkla doğmuştur. Yine de tarihsel gerçekliğin her çerçevelenişi, düşselliğin kudretini bir mühür gibi üzerinde taşır. Schmitt bu kaçınılmazlığın içinde “dying voice” terimiyle yol almayı denemiştir. Düşünür, “Placebo İlahisi mi okuyayım şimdi” seslenişiyle boşluksuz bir gövdenin yaşayanlar diyarında gasp edemediği sürerliliği ölüler cemaatinde keşfetmeye çalışmıştır.
Hamlet ya da Hekuba
Hamlet ya da HekubaCarl Schmitt · Vakıfbank Kültür Yayınları · 202016 okunma
Kadındaki anne kompleksi Eros’un aşırı gelişimine yol açmazsa, kız anneyle özdeşleşir ve dişilik özellikleri felce uğrar. Kanı çekilmiş bu bakireler evliliğe karşı bağışık değildirler. Tam tersine, bir gölge gibi yaşamalarına ve pasifliklerine rağmen, ya da işte tam da bu yüzden, evlilik piyasasında çok revaçtadırlar. Bir kere o kadar boşturlar ki erkek onlarda her şeyi bulabileceğini sanabilir; hem o kadar biliçsizdirler ki, bilinçdışı sayısız antenle erkeklerin tüm yansıtmalarını emer ve bu da o erkeklerin müthiş hoşuna gider. Zira bu kadar büyük bir dişi belirsizlik erkeklerdeki kararlılığın ve keskinliğin arzulanan karşılığıdır; kararlılığın bir ölçüde tatmin olabilmesi için tüm kuşkular, ikircikler, belirsizlikler ve muğlaklıkların büyüleyici bir dişi masumiyete yansıtılması gerekir. Bu tipe özgü kayıtsızlık ve sürekli incinmiş masum rolü oynamasına neden olan aşağılık duygusu yüzünden erkeğin payına düşen avantajlı rol, üstün bir konumda olup yine de hoşgörülü davranmak ve kadının bildik yetersizliklerine tam bir şövalye gibi katlanmaktır. (Şansına bu yetersizliklerin büyük ölçüde kendi yansıtmaları olduğunu bilmez)
Sayfa 31
—Kızın Anne Kompleksi— Kızdaki anne kompleksinin dişilik hipertrofisi ya da atrofisi yarattığı tespit edilmiştir. Dişiliğin aşırı derecede gelişmiş olması, tüm dişi içgüdülerinin, özellikle de annelik içgüdüsünün kuvvetlenmesi anlamına gelir. Bunun olumsuz tezahürü, tek amacı doğurmak olan kadındır. Erkek açıkça ikincil önemdedir; o yalnızca
Sayfa 28
Reklam
Marxistlerin: “Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!” sloganına karşı milliyetçilik, şu muhafazakar sloganı çıkarır: “Aynı ülkenin zalimleriyle mazlumları, birleşin!” Başlangıçta ise, tersine millet kavramı bütün vatandaşlar topluluğunu aristokratların ya da egemen iktidarın kaynağı olan kralın karşına dikme imkanını sağlamıştır. Milliyetçiliğin ilk anlamı ihtilalci olmuştur. Avrupa’da bütün 19. yüzyıl boyunca milliyetçilik, solcu bir ideoloji olmuştur. Daha sonrasında ise milliyetçiliği o zamana kadar ona hiç aldırış etmeyen muhafazakarlar kullanmaya başlamışlardır. 1793’te millet, ihtilalden yana olanların birleşme alametiydi. Bugün ise o, daha çok, Coblentz göçmenlerinin torunları tarafından kullanılmaktadır.”
Sayfa 89
“Bu teori çok ilgi çekicidir. Çeşitli araştırmalar göstermiştir ki kadın oyları genç yaş sınıflarında ve özellikle halk çevrelerinde daha muhafazakardır. Bazıları bunda “gönül işlerinden” sözeden basının ve edebiyat, televizyon, sinema tarafından genç kızlara aşılanmakta olan genel bir zihniyetin etkisini görmektedirler. Bunlara şimdiki durumlarından kurtulup toplumsal merdivende yükselmek için en iyi çarenin “sevimli bir prens” bulup zengin bir evlilik yapmak olduğu telkin edilmekte; böyle bir ihtimal de onlara burjuvazinin değer sistemini benimsetmekte, her türlü ihtilalci dinamizmi kaybetmelerine sebep olmaktadır. Bu izah ilgi çekicidir ama, kapsamını mübalağa etmemek şartıyla.”
Sayfa 48 - Varlık Yayınları, 1964
·
Puan vermedi
İran: Ruhsuz Dünyanın Ruhu
Hepimizin bildiği gibi bir fikrin veya düşünceler bütününün etkili olması için gerçeklikten besleniyor olması gerekli değildir. İnanca dönüşmesi yeterlidir. Foucault, inancın ideolojik bir aygıt olarak kitleleri örgütleme konusundaki gücünü İran Devrimi’ne bizzat tanıklık ederek deneyimlemiştir. Gözlemlerinden hareketle İslam Devrimi’ni “siyasal
Foucault ve İran Devrimi
Foucault ve İran DevrimiJanet Afary · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 20159 okunma
özgür koç
Bir kitabı okumaya başladı
Foucault ve İran Devrimi
Foucault ve İran DevrimiJanet Afary
9.5/10 · 9 okunma
303 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.