«İşte yaşam bu!» dedi. «Görüyor musun insanlar nasıl birbirlerine karşı kışkırtmışlar, budalalık ve korku sayesinde ‘onları kör etmişler, ellerini, ayaklarını bağlamışlardır. Onlara zulmediyorlar, ter döktürüyorlar, eziyorlar, birine öbürünün eliyle vurduruyorlar. Onları tüfek, cop, kaldırım taşı haline getirmişler, sonra da: bu, devlettir! diyorlar...»
«Bu bir cinayet, Ana! Milyonlarca insanın öldürülmesi, ruhların katli... Anlıyor musun?.. Ruhu öldürüyorlar. Bizlerle onlar arasındaki farkı görüyorsun: Bizden biri bir insana vurdu mu, utanıyor, acı çekiyor, özellikle tiksinti duyuyor! Oysa ötekiler, acımadan, kılları kıpırdamadan, rahatlıkla binlerce kişi öldürüyorlar, zevkle öldürüyorlar! Kendilerini insanlara egemen kılma olanağını sağlayan parayı, altını, önemsiz kâğıt parçalarını, bir sürü ıvırzıvırı korumak için boğuyorlar. Düşün bir kez: Kendilerini savunrnak, korunmak için değil, varlık aşkına yapıyorlar. İçerden değil, dışardan sakınıyorlar.»