Güzellik bir gecikmedir, geç gelendir. Güzel bir anlık parlama değildir, gün batımındaki kızıllık gibi gün sonunda ortaya çıkan sakin bir aydınlıktır. Bu çekingenlik onun asaletindendir...Uzun sürme ve yavaş olma güzelin yürüyüş tarzıdır. Güzellik ile dolayımsız temas yoktur. Daha ziyade yeniden karşılaşma ve yeniden farkına varma ile meydana gelir. En soylu güzellik türü yavaş yavaş içe işleyen, insanın adeta hiç fark etmeden beraberinde taşıdığı ve rüyasında yeniden karşısına çıkan, ama sonunda uzun süre alçakgönüllülüğü ile yüreğimizi yararak bizi tamamen ele geçiren, gözlerimizi yaşlarla, yüreğimizi özlemle doldurandır...
Güzellik bir gecikmedir, geç gelendir. Güzel bir anlık parlama değildir, gün batımındaki kızıllık gibi gün sonunda ortaya çıkan sakin bir aydınlıktır. Bu çekingenlik onun asaletindendir
Taş köprünün üzerinde bir adım daha attı ve ışıldayan avuçlarını Baş Simyacı'nın görüntüsüne doğru uzattı. Büyük bir parlama yaşandı aniden. Etraf beyaz bir ışıkla aydınlandı. Aynı anda kopan tiz bir çığlık, Yavuz'un başından aşağı binlerce yaprağın kopmasına, kanyonu süsleyen makilerin sökülmesine, çalıların kırılıp havada savrulmasına sebep oldu.
Yavuz, ellerinden yayılan ışığın gücüyle Baş Simyacı'ya zarar vermiş olmanın hazzını duydu. "Bu savaşı ben kazanacağım. O sandığı bulmana engel olacağım,"diye fısıldadı.
Büyükannemin ilginç bir teorisi vardı: Hepimiz içimizde bir kutu kibritle doğarız. Ama tek başımıza bunu yakamayız. Deneyde görüldüğü gibi oksijene ve mum alevine ihtiyacımız vardır. Örneğin oksijen, sevdiğiniz insanın nefesinden gelebilir. Mum aleviyse güzel bir yemek, müzik okşamalar ya da güzel sözlerdir. Bunlardan biri parlamaya neden olur ve içimizdeki kibritlerden birini yakar. Bir an yoğun bir heyecan hissederiz. İçimize çok hoş bir sıcaklık yayılır. Bu sıcaklık zamanla yavaş yavaş yok olur. Sonra yeni bir parlama olur ve içimizde bir kibrit daha yanar. Bu duyguyu yaşamak isteyen herkes, kendi içindeki patlayıcıları keşfetmek zorundadır. Bunlar yanarak ruhumuzun beslenmesine yardımcı olur, bu yanma ruhumuza enerji verir.

Jean-Luc Nancy'ye göre arzu tatmin olmakla bitmez; tatmin olmaz zaten, çünkü tatminde bir anlam yoktur. Aristoteles şöyle bir soru sorar: İnsanlar neden cinsel ilişkinin tekrarlanmasına uğraşırlar, cinsel ilişkiye hep yeniden başlarlar, halbuki hayvanlar böyle bir bağ kurmaz, çiftleştikten sonra birbirinden koparlar? İnsan cinselliğinde bir
Yalnızlığımdan inşa ettiğim bir sarayım var,
yalanların kırıcı büyük kubbeleri parlar.
Umutsuzluğun sesinde bir şarkı var,
kemanlar gecenin ıssız gözlerinde ağlar.
Yıldızlarımı astığım duvarlarım var,
karanlık yıldızlarıma uzanır ve onları yakalar.
Tavanlarımda güneş ışığından avizeler var,
ışıkları tüm ruhumu parlama isteği ile yakar.
Uzun mermerden merdivenlerim var,
yürüdükçe karmaşıklığıyla aklını yorar.
Çiçeklerden oyulmuş bir süs havuzum var,
içine attığın bozukluklar dileklerini kapar.
İncilerden örülmüş elbiselerim var,
hepsi güzelliğiyle beni yok sayar.
Başımın üzerinde bir tacım var,
ama zihnim bana itaat etmez, zindana kaçar.
-ʚїɞ