badém ⁸

"Ol kadardır ol hikâyet, bâkîsi dürug-ı bînihâyet."
Reklam
- "Bunlar nedir?" Gerçekten meraklanmıştı, çünkü, önünden geçtikleri odalardan kapısı açık birinde de, gene lamba oymasında, böyle paralar görmüştü. Dursun Fakı: - "Selçuklu ve Bizans sikkeleri" dedi. - "Öyledir zahir" dedi Osman. Gerginleşmişti, sorusunu açıkladı: "Öteki odada da gördüm, neden konmuşlardır?" Dursun Fakı, umursamadı Osman'ın sinirlenişini, gülümseyerek konuştu: - "O da beli beğim. Konuk sıkıntıdaysa alsın diye.. isteme utancına düşürmemek için. Şeyhim o utancın vebalinden kaçınır."
Dünyada hiçbir çiçek bahçesi bu kadar renkli, bu kadar güzel renkli olamazdı. Yamaçlardaki ağaçların yeşilleri, kızılları, çeşitli sarıları bir yandan; binlerce insanın cepkenlerindeki, şalvarlarındaki, başlıklarındaki, kemerlerindeki yeşiller, morlar, kızıllar, aklar, sarılar -başka isimler istercesine- öte yandan, artık göz kamaştırmayan güneşin altın ışınlarında rüyaların cennet cümbüşünü hatırlatıyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Özlediğimiz baharlar vardır.. soyca, sopça, ümmetçe özlenen baharlar. Ve, onların da müjdecileri, badem ağaçları vardır. Gün döndüğünü en evvel onlar duyar.. sezer, anlar. Müjdelerler baharı. Bahar gelmiştir.
Hey Osmancık, yiğit yiğit, tek yiğit öfkesini yenendir; gücünü, kuvvetini, gönlünü, başını öfkesinden arındırandır; benliğinden sıyrılan kuldur.
Reklam
Reklam
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.