Hemen önümüzde, aşılması imkânsız çitlerin arkasında tuhaf, cezbedici bir ışıltıyla parlamaktadır arzu nesnesi. Oysa yüksek çitlerin ardına geçildiğinde, hemen her zaman yıkık dökük bahçelerle karşılaşılır
Bazılarımız anadan doğma savaşçıyızdır. Özgürlüğümüzü korumamız gerek. Benim için siyasi partiler önemli değildir. Nerede bir kötülük görsem ona karşı çıkarım. Parti adlarının bir önemi yoktur. Özgürlüktür önemli olan.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
İnsanlık, sahip olduğu güçleri yetkinleştirerek ileriye doğru gidiyor.
Onun bugün akıl erdiremediği şeyler, bir zaman gelecek, elle tutulurcasına anlaşılır olacaktır; fakat çalışmalıyız, gerçeği arayanlara tüm gücümüzle destek olmalıyız.
Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
“öyleyse kendini yargılayacaksın,” diye konuştu kral. “bu en zorudur. insanın kendisini yargılaması, başkalarını yargılamasından çok daha zordur. kendini iyi yargılamayı başarırsan o zaman gerçek bir bilgesindir.”