"Ben ilk olarak, sevdiğim şeylerden vazgeçtim. Ayakta kalmayı böyle öğrendim."
Beyza Aksoy'un kitabı Onun Şeytanları...Ben hayatımda başka hiç böyle bir konuya sahip kitap okumadım. Konusundan bahsetmeden önce başka şeyler de anlatacağım. Elbette bu kitap her yerde tek kitap olarak geçiyor ama Kelebeği Öldürmek kitabı ile Onun Şeytanları ile bağlantılı.
Onun Şeytanları'nın bir sonu yok, kitap ucu açık bitiyor. Kelebeği Öldürmek'te ise bu karakterleri okumaya devam ediyoruz. Neyse buna da bir açıklık getirdiğimize göre konuya geçelim. Konusu tam olarak yazmıyor internet sitelerinde ben daha ayrıntılı bir biçim de anlatacağım.
Alena herkes tarafından hikayelerdeki kötü sarışın kız olarak biliniyor. Ana karakterlerin ilişkilerini bozmaya çalışan, ikinci kızlardan. Ama aslında öyle değil... Hiç anne veya baba sevgisi görmedi Alena; hiçbir zaman masallar okunmadı ona, hiçbir zaman sıkı sıkı sarılmadılar, içini ısıtmadılar kızın. Hiçbir zaman kendi istediği olmadı, ne kendi istediğini yiyebildi ne de kendi istediği bölümü okuyabildi...
Bu kitapta her zaman kötü kız gibi görünen Alena'nın hikayesini okuyoruz. Belki de hiçbir romanda ki kızlar kötü değil, sadece biz onların hikayelerini bilmiyoruz...
"İnsanları insanlar öldürür, silahlar değil. Bu devirde sözler işliyor cinayetleri, katiller değil."
Onun ŞeytanlarıBeyza Aksoy · Epsilon Yayınevi · 20203,548 okunma
Nazım Hikmet'in Aziz Hatırasına
Dünya tarihinin belki de en kanlı yüzyılının başında doğdu. Dönemin koşullarına göre oldukça varlıklı ve eğitimli sayılabilecek bir aileden geldi.
“Üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim” der Otobiyagrafisinde.
Paşazadeydi aslında burjuva karşıtı olmasına rağmen. Ancak çok kızardı kendisine “Paşazade” diye
Birazdan bir kadın gelip karşımdaki sandalyeye oturacak ve ben ona aşık olacağım. Daha önce hiç görmediğim, adını bile bilmediğim bir kadına hem de. Kadını tanımıyorum ama kendimi tanıyorum çünkü. Hayatım boyunca hep böyle oldu. Okulda, mahallede ve meslek hayatımda tanıdığım her kadına aşık oldum ben. Hep sevdim, sevildiğimi hiç bilmiyorum.
-“Bütün suç Yahudilerde, diyorsun.
— Yahudi nedir?
— Damarında Yahudi kanı bulunan kimse,
— Yahudi kanıyla başka kan arasında ne ayrım var peki?
—Yani Yahudi ırkı demek istemiştim.
— Peki, ırk nedir?
— Irk mı? Bunu bilmeyecek ne var, nasıl ki Alman ırkı varsa, bir de Yahudi ırkı vardır.
— Yahudi ırkının özellikleri nelerdir?
— Canım
Uçakta sarışın bir kadınla bir avukat yan yana düşer. Avukat vakit geçirmek için kimin genel kültürü daha iyi oyunu oynamayı teklif eder. Kadın aldırmaz. Bunun üzerine, "Her bilemediğiniz soru için siz bana beş dolar verin, ben her bilemediğim sorunuz için size elli dolar vereyim," der. Kadın kabul eder.
"Peki," der avukat, "Dünyanın güneşe uzaklığı ne kadardır?"
Kadın yanıt vermez, çantasından çıkardığı beş doları uzatır. Sıra ondadır:
"Dağa üç ayakla tırmanıp dört ayakla inen nedir?" Avukat düşünür, düşünür ama bulamaz. Elli dolar çıkarıp kadına uzatır. Sarışın, tek söz etmeden parayı çantasına koyar.
Avukat, "Dur bir dakika," der. "Yanıt neydi?"
Kadın avukata beş dolar uzatır.”
Kitaptaki en çok beğendiğim fıkra buydu
fazi abla'nın #18793152 incelemesini okuduktan sonra "gerçekten okumalıyım" düşüncesiyle alıp okudum. Ve iyi ki okumuşum.
Teşekkürler Fazi abla =))
Öncelikle kitabın yazarından
5 yıllık bir çalışmanın ürünü olması , zengin kaynaklar taranması sonucunda yazılması , olayları tek yönlü bakış açısı ile anlatılmaması, kitabın bir yüceltme ya da yerme amacı taşımaması ve son derece objektif yazılmasından dolayı bugüne kadar okuduğum Mustafa Kemal Atatürk biyografilerini gölgede bırakan bir kitap oldu.
57 yıllık hayatına
11 Savaş
27 Madalya
7 nişan
13 kitap
1 Ülke sığdıran Atatürk ne kadar olgun ve ileri görüşlüymüş ki henüz daha 40'lı yaşların başlarında Modern bir Türkiye kurma fikrini çevresine ve tüm ülkeye kabul ettirmiş.
Bugünlerde Cumhuriyetin bütün unsurları bu sarışın mavi gözlü adamı sevse de sevmese de şu gerçek hiç bir zaman değişmeyecek ; özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, kadınlara verilen hakları ve günümüzde her ne kadar Atatürk'ün kurduğu Diyanet ismini telaffuz etmekten çekinse de ibadetimizi özgürce yapmamızı ona borçluyuz.
Unutmayacağız, Unutturmayacağız.