ilk tezer özlü kitabım oldu. başlamak için iyi bi kitap mıydı emin değilim ama beni çok etkiledi. duyguları çok derinden hissettim ve kendimi gördüğüm yerler vardı. olay örgüsü karmaşıktı biraz, takip etmekte zorlandım bu yüzden tekrar okumayı düşünüyorum. onun dışında da tezer özlü okumaya mutlaka devam edeceğim.
İçimdeki kıpırdanışları dinliyorum. Bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak, dünyayı kavramak istiyorum. Dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden daha başka olduğunu seziyorum.
Bir ülkede kafeterya açılmasını bile revizyonizm diye adlandıran, katı, gerçekle bağdaşmayan bir toplumcu düşüncenin savunucuları. İleride bürokrat ya da teknokrat ve küçük burjuva aile babaları olacaklar. Devrimcilikleri gençlik, üniversite yıllarında kalacak.
Daha güzel yaşam diye bir şey yok. Daha güzel yaşamlar ötelerde değil. Daha güzel yaşam başka biçimde değil. Güzel yaşam burada. Taksim Alanı’nda. Turşu, pilav, simit, çiçek, kartpostal satan, ayakkabı boyayan siyah kalabalık içinde.
Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. Onlar şakacı, özgür “beni” arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük
değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor.
hayatın, olguların en hünerlisi olduğu sonucuna vardım; çünkü sırf yemek yeme fırsatını sunmak için açlığı biliyor, yokluğunda kimse dünyevi mutluluğun en mükemmel hali olan rahatlamaya ulaşamaz diye nasırı yaratıyordu.