Zamanımızın çoğunu, bilinçli ya da bilinçsizce istediğimizi elde etmenin, istemediğimizden kaçınmanın, kalan her şeyiyse görmezden gelmenin yollarını arayarak geçiririz.
Felsefe, gerçekte, bizi barbarlığın karanlıklarına düşmekten alıkoyan, insan kalmamıza yardım eden, hatta bu insanlığı daha da geliştiren en büyük tinsel güçlerden biridir.
...monotonluğun yavaş yavaş beni zehirlemesine göz yummuştum. Sırf bedeni temizlensin diye yıkanan, karın doyurmak için yemek yiyen, kalbi ileride sorun çıkarmasın diye yürüyen biri olup çıkmıştım.
Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem.....Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, ....Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi.
Bir arkadaşlığın tam olarak hangi anda kurulduğunu bilemeyiz. Nasıl bir kap damla damla dolarken, son bir damla kabı taşırıyorsa; aynı şekilde, bir dizi iyilik arasından en az biri kalbi doldurup taşırır.
Beni dünya nasıl görecek, bunu bilemem...Fakat ben kendimi, kocaman bir gerçekler okyanusu önümde keşfedilmemiş dururken, kıyıda kendimi oyalayan ve kah daha yumuşak bir taş, kah daha güzel bir deniz kabuğu bulan bir çocuk gibi görüyorum.