Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu şehrin insanları, hissettirilmeden verilen bir narkoz ile uyutuluyor ve kendilerinden istenen her türlü vazifeyi isteyerek veya istemeyerek yerine getiriyorlardı. Bu insanlar İstanbul'un değerinin farkına varamıyorlarsa, olsa olsa derin bir uykudaydılar.
İnanmak... Kurumuş toprakların ortasında tek başına duran susamış bir çiçeğin koynuna, gökyüzünden kavuşma hayali ile gelen bir yağmur damlası gibi inanmak... Ağzındaki küçük solucanı yavrusuna ulaştırabilmek için kartalların arasından geçmek zorunda kalan bir güvercin gibi inanmak...
Reklam
En büyük günah olarak gördüğü kibir onu le geçirmişti.Farkına varmadan böbürlenmişti. Sarf ettiği kelimelerin içerisine "ben" kelimesini katmıştı. Başarısını sadece kendisine mal etmişti.
Televizyon ekranı art arda yirmi dört tane kareden oluşur. Yani insan beyninin bir saniyede görebileceği kadar kare vardır televizyon ekranında İnsan beyni bir saniyede yirmi dört tane kare gördüğü için reklamcılar, sinemacılar veya insan zihnine ulaşmak isteyen her kim var ise onlar, o bir saniye içerisine bir kare daha sıkıştırarak bilinçaltına farkına vardırmadan mesaj gönderirler. Sonradan eklenen bu kareye de yirmi beşinci kare denir. Günümüzde tüm reklam şirketleri bu tekniği kullanır." "Böyle yaparak ne kazanıyorlar?" "Şöyle düşün. Markete gittiğinde ne alacağım diye kara kara düşünürken raftaki ürünlere bakarsın. Reklamını izlediğin ürünü o an rafta görürsen beyin sana o ürünü alman için otomatik olarak mesaj gönderir. Çünkü daha önceden o ürün beyne yerleştirilmiştir. Tabii sen de seçimini ona göre yaparsın ve beynine karşı gelemezsin." "Peki, komiserim," dedi Şamil, daha da ikna olmak istercesine. "Neden böyle yapıyorlar? Yani açıkça reklamı yapmak varken neden reklamcılar veya mesaj vermek isteyenler sizin söylediğiniz yirmi beşinci kare tekniğini kullanıyorlar?" "Çok basit. Beyni devre dışı bırakmak için. Eğer senin dediğin gibi yaparlarsa senin önüne seçenek sunmuş olurlar.Sen de o reklamı ya izlersin ya da izlemezsin.Bu senin elindedir. Ancak yirmi beşinci kare tekniğinde sana verilmek istenen mesaj, propaganda veya satın almanı istedikleri ürün sen farkına varmadan zihninin altına atılıyor. Sen de buna karşı koyamıyorsun. Durum kadar basit. Bu yöntemi çeşitli ülkelerin istihbarat birimleri zihin etkileme ve ele geçirme metodu olarak da kullanıyor."
Küçükken annesi, "Eğer dünyada adalet istiyorsan mahşeri bekleyeceksin yavrum," demişti. Buna karşılık annesine "Neden?" diye sormuştu. "Dünyada hiç mi adaletli kimse olmadı." Annesinden "Oldu," cevabını almıştı. "Hazreti Ömer adaleti ile tanınırdı. Yeryüzünde, geçmişte var olan ve gelecekte var olacak en adil insan oydu. Ancak onun adaleti bile ihtilafın diğer tarafını asla memnun edemezdi. Çünkü tarafların olduğu yerde hak tam olarak verilemezdi. Verilse bile bir taraf illaki buna razı gelmez, kendisini haklı çıkaracak bir şeyler öne sürmeye devam ederdi.
Ayrıca her üç hakimden en az ikisinin alevli cehenneme gireceğinin açıkça söylenmesi, dünyadaki adalet dağıtımının ne düzeyde sağlıklı olduğunu ortaya koyuyordu. O yüzden adaletin, annesinin dediği gibi, yalnız ve yalnız Yaratıcı tarafından sağlanması gerekiyordu.
Reklam
Hissi davranmayan, taraf tutmayan ve verdiği karardan dolayı herhangi bir menfaat beklemeyen 'Allah' tarafından verilmeliydi adalet. Bu nedenle dünyada tam adaletin olacağına inanmak aptalların yapacağı bir işti.
Yapması gereken şey, ünlü bir yazarın dediği gibi , sadece 'Hak peşinde koşmak, gerisini Hakk'a koşmak' tı.
Kan kokusu yüklü bulutlar semadan bir türlü yok olup gitmiyordu. Ölüm kokuyordu adeta İstanbul ve şehirde her gün bir kişi daha hayatla vedalaşıyordu. Ölmek sorun değildi de sadece bir cana sahip olduğun bu hayat oyununda başkaları tarafından oyun dışına itilmek zoruna gidiyordu insanın. Bunun adı cinayet değil, tamamen hırsızlıktı. Başkasının elinden sadece bir tane olan yaşama hakkını almak, çalmak, yok etmek. Ne karmaşık bir denklem. Bazen herkes görür öldüğünü, bazen de ölürsün ama kimse görmez nasıl öldüğünü.
Sayfa 149Kitabı okudu
"İşten anlamayan adamı sırf tanıdık diye büro amiri yaparsan o da böyle yapar. Torpil bu mesleğin en berbat yanlarından biridir işte.Adam işten anlamadığı için bize sarıyor. Bir laf vardır: Şeytan iş bulamayınca kendi..." cümlenin devamını getirmedi Timur. O yüzden sustu. "Neyse, sabah sabah beni günaha sokma."
Sayfa 157Kitabı okudu
118 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.