Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şevval Aslan

Şevval Aslan
@sevvalin_biri
Kaçmak lazım, biraz hayattan..... Antiprenses
Öğrenci
YYÜ-Tarih ATAÜ-Adalet
17 Kasım
71 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Tam da böyledir, kısa yaşam bulmayız, onu biz kısaltırız, ondan yoksun değiliz, onu tüketiyoruz.
Reklam
Bedenimizin yeteneklerini ve doğanın bize uygun gördüğü şeyleri, nasıl gelmişse bir gün öyle gidecekmiş gibi dikkatle ve korkusuzca koruyacaksak, onların kölesi olmayacaksak bu yabancı şeyler bizi ele geçirmeyecekse, destek üniteleri ile hafif silahlar ordugahta hangi amaçla bulunuyorsa, bedeni tatmin eden yabancı unsurlar da bizim için aynı yerde bulunacaksa, yani buyurmayıp sadece kölelik edeceklerse işte o zaman bütün bunlar zihnimiz için yararlı olacaktır.
Sayfa 12
"Yoksul milletlerde halkın rahah yerindedir; zengin milletlerdeyse halk genellikle yoksuldur."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Deniyor ki çağımız çalışma yüzyılıdır: o, aslında acının, yoksulluğun ve çürümenin yüzyılıdır.
İletişim araçlarının geçmişin hiçbir döneminde görülmediği biçimde çoğaldığı ve günlük hayatımızı doğrudan etkilediği bir dünyada,insanların fertler olarak iletişimsizlikten bu kadar yakındığı bir tablo ile karşılaşılıyorsa, bu işte de bir bozukluğun olduğunu tespit etmek zorundayız demektir.
Reklam
«Çünkü insanın bilgisi arttıkça üzüntüsü de artar. Kim çok öğrenirse çok acı çeker.»
Teknik ve ilimde gelişme, iyi ile kötüyü birbirine karıştırıyor. Lüks ve rahatlık, az da olsa, fiziki ve ahlâkî direncimizi azaltıyor. Bir yerden baş-, ka bir yere gitmek için elimizdeki vasıtaları oldukça geliştirmiş olmamıza rağmen, bazılarımız bundan sadece cinayet gibi âdı maksatlar için istifade ediyor. Bü da vasıtalarımızın hızını yüzlerce defa arttırdığımız halde, atalarımız olan maymunların sadece ayağı panitül'omlu tanınılan olduğumuzu gösteriyor. Tııbta bulunan yeni ilâçlar ve tedavi metotlarının yan etkileri fazla olmadığı takdirde hepimizi memnun ödiyor. Bu arada, hekimlerin mikroplara ve hastalıklara karşı verdikleri mücadeleye hayran olmamaları elde değil. Tababetin insan ömrünü dert, maluliyet ve hastalık getirmeden uzattığı (!) zaman memnun oluyoruz. Çağımızda, dünyanın her tarafından, eskisinden yüzlerce defa daha fazla bilgi alıyoruz. Buna rağmen dedelerimizin hayatına baz an gıpta ile> bakıyoruz. Günümüzde işçilerin ve orta tabakanın hayat standardı oldukça yükselmesine rağmen, buna paralel olarak gelişen, büyük şehirlerin gecekondularla dolmasını, maalesef önleyemiyoruz.
Platon «Devlet»inde, Socrates’in ağzından, Atina demokrasisini, başıbozukluk, kültürel sefâl’et ye ahlâki seviyesizlikle suçluyordu. «Tedbirli ve ölçülü davranışı, erkekliğe yakıştıramadıklarından her yerde tenkit ediyor ve şiddetin adını kahramanlık, başı bozukluğunkini hürriyet, ısrafınkini bonkörlük ve edepsizliğinkini de erkeklik koymuşlardı. Babalar, çocuklarıyla eşitmiş gibi muamele görmeye alışmış olup yetişkin evlâtlarından çekiniyorlardı. Hocalar talebelerinden korkuyor onları hoş tutmağa çalışıyordu. Talebelerin ise öğretmenlere hiç hürmeti kalmamıştı. Yaşlılar gençlerden korkmaya başlamışlardı ve başlarına bir belâ gelmesin diye onların keyiflerine göre hareket ediyorlardı. Bu arada kadın—erkek eşitliğine değinmeyi bile lüzumsuz görüyorum. Karakterler tümden iflas etmiş olup ast, üst’e itaat etmiyordu. Millet ne yazılı kanunu ne de âdet ve an’aneyi tanıyordu. Bütün bunlar ise diktatörlüğe müsait bir zemin hazırlamaktaydı.
Hal harekete geçmek için birikmiş mazi; mazi ise anlaşılmak için açılmış haldir.
"Bazı soruları da hiç sormamak daha iyi... Bırakalım, bazı hakikatler kendi hakikatleri ile baş başa kalsınlar."
Reklam
İnsanlık ancak bugünkü insanı aştığı zaman "insan" olabilecek.
Tabii ki arayış içerisinde olmak önemli ama her yere gidebilen bir insan aslında hiçbir yere gidemiyor demektir.
Sadırda olanı okumak,satırda olanı okumaktan daha önemlidir.
Aklın da kalbin de hakkını vermekten uzak bir çağda yaşıyoruz. Akıllar karışık, kalpler katı, zihinler bulanık, gözler perdeli, hayaller sığ, ufuklar dar, vicdanlar metruk...
Senin kendi kendin olman başka, maşuğun kendisi olman başka bir şeydir. Kendi kendin olman aşkın başlangıçtaki ham halidir. Aşık olgunlaşma ve pişme yolunda kendisi olmaktan çıkıp sevgiliye ulaşınca, o zaman onunla kendi gerçek benine ulaşır. Burada fena bekanın kıblesi haline gelir ve ihramlı kişi tıpkı bir pervane gibi bekanın son sınırından fena ile ilişkiye girer. Bu durum bilgi ile açıklanamaz ancak temsili bir yolla anlatılabilir....
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.