Modern dünyanın kandırmacısı da budur işte: Her şeye yetişmek isterken hiçbir şeye yetişememek, her şeye sahip olmak isterken aslında hiçbir şeye sahip olmamak…
İnsan yaşadıkları o güzel hatıraların hatrına bir hoşçakal diyebilmeli. İnsanlar güzel hatırlanmalı. Son haliyle kalmamalı. Ne acı..
Ne diyordu Cahit Zarifoğlu; “Güzel günler çabuk geçer. İçimiz hep hoşçakal ülkesi…”
Şu an yaşıyorum ve önemli olan bu.
Hayat geçici. Her zaman, herkes için.
Benim işim, ölene kadar yaşamak.
Benim işim, bedenimle barışmak, onu her şeyiyle sevmek. Böylelikle, temelim sabit olduğunda, elimi güçlü ve cömert bir biçimde uzatabilirim.
Geçmişini kabullenmek için ümidini yitirmelisin…Sen buna yaratıcı ve yeni bir boyut kazandırdın. Ümidini yitirmedin, bunun yerine kendine yeni bir geçmiş yazdın. Bu hayli etkileyici bir yöntem.
Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.