Beş filmlik ilk seri, bir yeniden çevrim ve dördüncüsü yolda bir prequel üçleme ile perdede 5, edebiyatta 60 yılı devirmiş bir eser Planet of the Apes. Kitapla uyarlama arasındaki 5 yıl, yazarın bir diğer incisi
Kwai Köprüsü 'nde de vardır (1952-1957).
Filmlere -özellikle ilk seride 1. ve 3. (Escape) film ile prequel seride ilk 2 film- bayılan
Conrad'ın serideki ikinci kitabı Lagün, içinde ismini aldığı ilk hikayeyle beraber
Altı Öykü antolojisini sonlandıran Il Conde'yi de barındırıyor -ki bu kitabı almamış olanlar için elde tutmaya yeter sebep bir öyküdür - Zweig'in "Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma"sını da anımsatır fakat verdiği gerilim daha çok Agatha Christie, Columbo ve dahi Tenten polisiye maceralarına özgüdür. Altı Öykü'deki
Hasan Fehmi Nemli çevirisine karşılık burada Erhun Yücesoy bizi karşılıyor. Ayrıca Batman orijininden Hitchcock'un "Çok Şey Bilen Adam"ına kadar yine bu öyküden alınabilecek referanslar, arayana bolca mevcut.
LagünJoseph Conrad · Can Yayınları · 2021266 okunma
Conrad'ın bu serideki iki kitabından tek öykü barındıran "Gençlik", elbette yazarın favori teması denizcilikle bağıntılı, fakat içinde yan hikayeler bulmak pek mümkün değil. Son paragraftaki geriye dönük melankoli belki başta verilse daha duygusal yaklaşabilirdik. Captains Courageous uyarlaması görmüş bu gözler için pek yavan. Geçiniz.
GençlikJoseph Conrad · Can Yayınları · 2021344 okunma
Miyazaki'nin Totoro'sundan Pixar'ın "La Luna"sına, Neverending Story'den Polar Express'e, Last Action Hero'ya, sihirli biletle fantastiğe yapılan yolculuğun çocuklar için yepyeni, bizler için tanıdık tatlar vereceğine hiç şüphe yok. Sonu itibarıyla da okura bırakılmış yorum kitabın sinematik etkisini perçinliyor. Yolculuğun kitabın ancak ikinci üçte birlik bölümünde başlıyor olması "zaten kısacıkken nasıl yetişecek" merakı uyandırsa da, çocukları kendine hayran bırakan yolcularıyla trenimiz gayet keyifli bir macera sunuyor.
"Bence kadınlar da pekâlâ insan... Hep onları zengin evlilikler yaptıkları için suçluyoruz ama parasız bir ahmakla evlenen bir kıza ne diyoruz? Sadece zavallı budala, o kadar. Ve onlar bunu biliyorlar."
Yazarın kaleminin ve öykülerinin neyi ifade ettiğini biliyoruz, ancak bunlardan alacağımız lezzet elbette değişken. Ben bir erkek olarak en çok idealize edildiğimiz "Kulübecik" öyküsünü beğendim - bunda elbette mekanın pastoral seçiminin etkisi yoğun. "Keşke Erkek Olsaydım"da ise, erkeklerin dünyasında, beyninde, kadınların ve tercihlerinin nasıl yorumlandığına, eleştirildiğine dair güzel tespitler var ve bunlar öfkeyle savrulmuş fikirler olmaktan ziyade karşıdakini düşünmeye sevkedecek, doğru analizler. Diğer hikayeleri bu ikisi kadar etkili bulamadım, ancak benim gibi kaliteli öyküler biriktirmek yerine temaya önem veriyorsanız, kitabı kütüphanenizde tutmak için daha çok sebep bulabilirsiniz.
Unutkan edit: Kitaba adını veren öykünün sinemasal uzantısı; Cassavetes'in "A Woman Under the Influence (1974)" filmi nazarımda -ki onu da overrated bulurum. Meraklısına önermiş olayım.
6 öykülük bu antoloji yazarın serideki en zayıf seçkisi. "Dama Taşları" ile açılıyor kitap: Professor X ve Magneto tadı almayı beklerken yazardan beklemediğimiz bir şokla "13 Beloved"in dünyasında buluyoruz kendimizi: John Waters ve Pink Flamingos dersem belki sinefillere bir nebze ipucu vermiş olurum.
Bunu takip eden diğer 5 öykü, yazarın kendi kaleminde dahi zayıf kalıyor. Arada "Annem daha beter ağlamaya, daha beter geğirmeye başladı." (S.30) cümlesi ilk öyküden kalma bulantıyı perçinliyor. 3 kitabı da kütüphanemden çıkarmayı uygun gördüğümü söylemek istiyorum son kertede. Yerli kalemlerimizden sadece Rauf'un ve Uşaklıgil'in seçkilerini beğendim bu seride. Kalanı maalesef vasat olmuş.
Dama TaşlarıÖmer Seyfettin · Can Yayınları · 2021419 okunma