Tükenmişliğin gecesini tasavvur et deseler şunları söylemek isterdim:
Bir gece aniden dışarıya çıkma isteği belirir içinizde. Çünkü günlerce kendinizi hapsettiğiniz dört duvar, insandaki aşırı tükürme isteği/zorunluluğu gibi çıkartmak ister sizi içinden.. Ve dışarıya çıkarsınız, kulaklıklarınız takılı, son ses müzik açık şekilde yol ortasındaki sokak lambalarına paralel şekilde yürümeye başlarsınız. Her adımda aklınıza farklı düşünceler gelir. Bazen müziğin etkisiyle o düşünceler derinleşir ve bir noktada toplanır. İşte o an yürüme bitmediği için tuşa dokunup diğer şarkıya geçersiniz ve toplanan düşüncelerin her birini bir köşeye yuvarlarsınız bir süreliğine. Sokak lambaları ve sizin ortanızdan geçen tek tük arabalar onlarca farklı hikayeyi barındırır, siz de içinizden kötü de olsa onlardan biri olmak farklı bir hikayede olmak istersiniz. Çünkü sizin hikayeniz bir yerde tıkanmış, yazar hikayeyi bağlamakta zorluk çekiyordur. Bunlar olurken elleriniz cebinizde ve başınızda montun kapşonu varken yüzünüz üşümeye başlar. O an aklınıza şu gelebilir: Açık kalan yara mikrop kapar.
Tükenmişliğin cümlesini kur derdeseler de şunu söylerdim:
Gecenin karanlığında kulaklıklar takılı vaziyette ve son ses müzik çalarken bir yandan sokak lambaları gölge sayınızı ikiye, üçe çıkarttığında, arkanızdan acaba biri gelecek mi korkusunda olmaktan vazgeçmektir.
(tabii ki vazgeçemedim, korktum :D)