Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Semâ, işitme kültürü bu açıdan gerçekten önemlidir. Arif kelâmı önce işitilir; kulaktan içeri girer o nutuk, çünkü arifin kelâmı dölleyici kelâmdır. İçinde enerji taşır. Logos spermaticus, diyor buna Aristo, "Gerçek söz gebe bırakır." Öyle bir kelâm ki kulaktan içeri girdiğinde kalbi döllüyor ve kalbi döllediğinde, "veled-i kalp" yani kalp çocuğu doğuyor. Kalp çocuğu doğduğu zaman, o kişi tekâmül basamaklarında ilerliyor. Arif olmayanların sözleri ise bu kulaktan girip öbür kulaktan çıkan, dölleme gücüne sahip olmayan kelâmlardır. Onların bir tesiri olmaz, silinip, kaybolup giderler. Onun için ârifin kelâmı hakkında, Arifin her bir sözün duymaya insan gerek Sanma ki âlemde hayvan olar anlar bizi diyor Niyazi Misrî bir şiirinde. Arifin sözünü duymaya kulak gerek, dolayısıyla insan gerek, her kulak bunu işitemez.
tebliğ üslubu
Peygamberlerin en büyük vazifesi tebliğdir. Bu sorumluluk onlardan sonra ümmetlerine aittir. Tebliğe muhatap olanların içinde yakın akraba hatta ana, baba, eş, oğul bulunabilmektedir. Nitekim Hz. İbrahim babasına, Hz. Nuh oğluna, Hz. Lût hanımına tebliğde bulunmuşlardır. Tebliğde bulunan kişinin kullandığı üslup sözün tesiri açısından son derece önemlidir. Bu ayette Hz. İbrahim’in babasına söylediği bir söz vardır. İbrahim’in (a.s), müşrik olan babasına “babacığım” diye hitap etmesi hem tebliğde ne kadar hassas olduğunu hem de babasına karşı saygıda kusur etmediğini göstermektedir.
Sayfa 111 - DİBKitabı okudu
Reklam
Allah Resûlü (s.a.v.) evinde kendi hâlinde örtüsünün içerisinde... Ayetler ona kalk diyor, kalk! Ayağa kalk ve gecelerini imar et. Gecelerini imar etmezsen gündüzlerini inşa edemezsin.Ancak gecenin ruhbanı olan gündüzün mücahidi olabilir.Yıllar sonra sahâbe böyle ifade edilecek:"Rubbanu'l-leyl, fursânun-nehâr /Gecenin ruhbanı, gündüzün mücahidi-atlısı..."Ancak gecenin hakkını verenler gündüzün de hakkını verirler.Çünkü bu dava bir bütünlük ister.Bu dava öyle hamasetvari cümlelerle yürümez.Eğer hayatınız ve yaşantınız bu davayı desteklemiyorsa,tasdiklemiyorsa,sözün de bir tesiri olmayacaktır.Burada, bizim ihmal ettiğimiz en önemli şeyi görüyoruz.Peki,niye gecelerini ihya edecek?Çünkü biz sana çok ağır bir söz verdik... O ağır sözü taşıyabilmen için senin kapı gibi,dağ gibi olman lazım. Sarsılmadan bu işi omuzlaman lazım.
Sayfa 112
Kendini yenmeyen ve Kendi hatalarını bilmeyen başkalarına nasihat edemez. Sen şimdi susmazsan ve şimdi yenmezsen nefsini ne söylediğinin tesiri olur ne de sözün gönle dokunur. Zira evvela gönlündeki kusuru bilmek ve onu tamir etmek gerekir. Gözüm görmez Lakin göstermek istersin, kulağın duymaz Ama dinletmek istersin, dilin konuşmaz Lakin konuşturmak istersin işte Tam da bunun gibidir. Evvela gönlünden O'ndan gayrı ne varsa çıkarıp atacaksın ki dinleyenin gönlüne işlesin sözlerin. Sözün hâlin gibi hâlin sözün gibi olsun oğul. Yoksa Zindanda kalıpta hürriyetten bahsetmek gibi olur bu hâl.
Sayfa 146Kitabı okudu
Anne ve babanın çocuklarını her zaman azarlamamaları ve zorlamamaları gerektiğini göz önünde bulundurmalıdırlar. Çünkü ısrarla ve tekrar tekrar söylemekle sözün tesiri azalır gider. Çocuk da bu azarlamalara ve baskılara alışır, artık onları önemsemez hale gelir.
Gecelerini iman etmezsen gündüzlerini inşa edemezsin. Ancak gecenin ruhbanı olan gündüzün mücahidi olabilir. Yıllar sonra sahâbe böyle ifade edilecek: "Ruhbânu'l-leyl, fursânu'n-nehår / Gecenin ruhbanı, gündüzün mücahidi-atlısı..." Ancak gecenin hakkını verenler gündüzün de hakkını verirler. Çünkü bu dava bir bütünlük ister. Bu dava öyle hamasetvari cümlelerle yürümez. Eğer hayatınız ve yaşantınız bu davayı desteklemiyorsa, tasdiklemiyorsa, sözün de bir tesiri olmayacaktır. Burada, bizim ihmal ettiğimiz en önemli şeyi görüyoruz. Peki, niye gecelerini ihya edecek? Çünkü biz sana çok ağır bir söz verdik... O ağır sözü taşıyabilmen için senin kapı gibi, dağ gibi olman lazım. Sarsılmadan bu işi omuzlaman lazım. Bakın ilk ayetlerde neler görüyoruz...
Reklam
Bu dava bir bütünlük ister. Bu dava öyle hamasetvari cümlelerle yürümez. Eğer hayatınız ve yaşantınız bu davayı desteklemiyorsa, tasdiklemiyorsa, sözün de bir tesiri olmayacaktır.
Boşluk, ne dediğini ne istendiğini anlamadan sarıldığı bu boşluk giderek genişledi, genişledi, kâinat gibi genişledi. O genişledikçe Tevhide'nin an- lamadığı ama kederlendiği de genişledi. Öylece kaldı. Aradan vakit geçince, sarılmanın tesiri de azalınca anası da sözün giyilmediği, tacın takılmadığı, zincirin ele dolanmadığını görüp o da boşluğa bakar ona hitap eder oldu. Boşluk da güzel cevap veriyordu yalnız ve yankı hep tasdikteydi, ne dense mislini daha gür söylüyor daha avaz veriyordu
Sayfa 160Kitabı okudu
…Zira dedikodu, kendisi artıkça acıma ve şefkati azalan bir haldir. Suyun söz gibi olmadığını mutlaka farketmişsindir! Taş ise insandan da sert... Ama su, taşın üzerine aka aka delik açar onda! Sözün de insana olan tesiri böyledir...
Sayfa 141
191 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.